93 – DUHA SURESİ TEFSİRİ

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla!

Duha suresi nüzul sırasına göre on bir kuran sıralamasına göre ise doksan üçüncü sure olup, on bir yettir Mekke de indirilmiştir.

93/1- Kuşluk vaktine andolsun,

Kuşluk vakti ifadesi Kuran’da dört yerde geçmektedir. İnsanların uykudan kalktığı, her tarafın cıvıl cıvıl olduğu Bir zamanı anımsatılmakta, ve ona yemin edilmektedir.

20/58- “Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, bir ‘buluşma zamanı ve yeri’ tespit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun” dedi.

20/59- (Musa) Dedi ki: “Buluşma zamanımız, (ülkenin ulusal) bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun).”

Demek ki kuşluk vakti derken ayetteki ifadeyle” bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun).” İnsanların bir araya gelmesine en uygun bir zaman. Bu günkü ifadeyle sabah ile öğle arası bir zaman olarak da anımsanabilir.

93/2- ‘Karanlığı iyice çöktüğü’ zaman geceye,

Bildiğiniz gibi karanlık ve gece kelimesi iki anlamda kullanılmaktadır. Birisi güneşin batışı ile doğuşu anındaki gece diğer gece de cehalet in insanları kuşattığı kapladığı gecedir. Konu içerisinde ele alındığı zaman toplum içerisinde bir insan olarak yaşayan resulün kendilerine bir peygamber olduğunu duyurduğu zaman düşmanlığın doruk noktasına ulaşması anlamındaki karanlıktan söz edilmektedir. 

Zaten bir Allah dostunun yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın korumasına ihtiyaç duyduğu bir zamanda peygamberini yalnız bırakması ve müşriklerin eziyetlerine uğraması sonucunda yalnızlaştığını hissetmesini anlatmaktadır.

93/3- Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı.

Evet, rabbin seni terk etmedi ve darılmadı. Allah seni de onların yaptıklarını da gözlemekte ve izlemektedir. Sen hiç merak etme.

Bazı müfessirlerin söyledikleri gibi, bu ayetten iki yıl vahyin kesilmesiyle peygamber neredeyse intihar edecekti, söylemleri Kuran’la uyuşmamaktadır. Burada sıkıntı olan konu kâfirlerin müşriklerin peygambere aşırı saldırmaları ve sıkıntıya düşürmeleridir.

2/214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki müminlerle; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır.

93/4- Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.

Hem dünya hayatındaki son hem de ahiret hayatı senin için daha hayırlı ve daha güzeldir. Sen vahyin gözetiminde hareket edersen ve gerekli gayreti gösterirsen sana insanlar goraf goraf gelerek yardımda bulunacaklar. ve dünya hayatında çağdaşlarına ve senden sonra gelecek olan kavimlere örnek bir hayat tablosu ortaya konulacaktır.

2/143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.

93/5- Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın.

Dünya hayatı bir tarla ahiret hayatı da bu tarladan ektiğin ekinin hasadını alınacak olunan yerdir. Terlemeden ekmek olmadığı gibi, dünya hayatında küfre karşı gerekli gayreti göstermediğin zaman hem dünyada hem de ahiret hayatında rezil rüsva olursun. Ama bir hayat diliminde insanlara ayrılan süreç içerisinde bir takım sıkıntılara sabrederek Allah’a kulluk çerçevesinde hayatını sürdürebilenler Ahiret âlemine varınca kendilerine yapılan iltifattan hoşnut olacaklardır.

98/8- Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden ‘içi titreyerek korku duyan kimse’ içindir.

93/6- Bir yetim iken, seni bulup da barındırmadı mı?

Peygamberimiz tarihi rivayetlerden de anlaşıldığı üzere, babasını, doğmadan annesini de altı yaşlarında iken kaybetti. Kuran’ın da bunu doğruladığı anlaşılıyor. Kuran’ın anlatım sanatlarından biri de insanların kendi iradeleriyle sapmalarına ve hidayete gelmelerine nasıl saptırdım hidayete getirdim ifadesi kullanılıyorsa burada da peygamberi yetim iken barındırdığından söz edilmektedir. Elbette mal mülk Allah’ındır. 

Hiç kimse Allah insanlara mallarından hiçbir şeyi vermese insanların ellerinden hiçbir şey gelmez. Dedesi ve amcası Ebu talibin koruması altına almalarıyla peygamber belirli bir yaşa gelinceye kadar onların himayesi altına girdi. Bu sebeple Allah “Bir yetim iken, seni bulup da barındırmadı mı? İfadesini kullanmakla onları kastetmektedir. Yoksa insanlar onu korumamış olsalardı Allah da onu korumazdı. Çünkü birçok peygamberleri insanlar öldürmüş Allah onları engellememiştir. Çünkü bunu vaat etmiştir.

93/7- Ve seni yol bilmez iken, ‘doğru yola yöneltip iletmedi mi?

Bilindiği gibi peygamberimizin doğum yeri Mekke idi. Mekkelilerin temel özellikleri Allah’a inandıkları halde, Allah tan peygamber kitap geldiğine inanmayan ahiret âlemini kabul etmeyen bir toplum idi. Kuran’da bunları, şöyle isimlendirmektedir. Bilmeyenler, ümmiler, müşrikler, puta tapıcılar, Babaları uyarılmamış, ifadeleriyle anılmaktadır.

En çarpıcı ifadesi “Babaları uyarılmamış” Olan bir kavme uyarıcı olarak gönderdim ifadesidir. İlk bakışta Allah bir taraftan uyarıcı gönderilmemiş bir kavme seni uyarıcı olarak gönderdik ifadesini kullanırken, bir taraftan da biz uyarıcı göndermediğimiz kavmi helak etmeyiz ifadesi de kullanmaktadır.

26/ 208- Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.

36/ 6- Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).

Konu ile ilgili ayetleri konunun düzgün anlaşılması için buraya getirirken onların bazı püf noktalarını da açıklamak gerekiyor. Bazıları da bunu konu dışına çıkarak ilgi ve alakası olmayan şeyler anlatıldığını söylüyorlar. Ama ben âcizane onların eleştirilerine kulak asmadan bilgilendirilmesi gereken yerde bilgilendirmeye devam edeceğim.

Allah her insana doğruya ve yanlışa gidebilecek eğilimi vermiş, üstelik her insana da mutlaka doğru yola gitmeleri için bir uyarıcı da gelmiştir. Mekke toplumu genel olarak bu uyarıcıları kabul etmediklerinden dolayı babaları uyarılmamış ifadesini kullanmaktadır. 

O zaman bu insanlar uyarıcı gelmeyenler cezalandırılmayacak ise babaları dünya sınavından geçmemiş demektir. Bu Onlara ahiret âleminde ceza olmayacak demektir. Bu anlayış asla doğru olamaz. Ancak uyarıcı gelmiş fakat uyarıcılara karşı duyarsız kalmış anlamı oluşması gerekir.

Uyarılmamış bir toplum içerisinde oluşu nedeniyle “yol bilmez” iken ifadesi kullanılmaktadır.

45/ 18- Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerine kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.

Bir taraftan müşrik bir toplum, bir taraftan yerleri ve gökleri yaratan Allah ona baskı yapmaktadır. Allah insanlardan yerlerin ve göklerin yaratılış biçimlerini ince ince düşünen ve toplumlardaki din anlayışlarını sorgulayarak çelişkisiz bir din anlayışını Allah bu tip insanlara vahy ederek insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa hiçbir toplum uyarıcısız peygambersiz kalmadan peş peşe dizilerek son nebi ve resule kadar gelmiştir. Nuh peygambere gözetimimiz altında bir gemi yap ifadesi, Musa peygambere asanla denize vur kuru bir yol aç ifadesi hep vahyin kontrolünde hayatı yaşamak demektir.

Evet, yol bilmeyen müşrik bir toplumdan onu arındırarak” Ve seni yol bilmez iken, ‘doğru yola yöneltip iletmedi mi?” Vahyin çerçevesi içerisinde eğiterek hem çağdaşlarına hem de gelecek olan kuşaklara örnek model bir hayat sergilemiştir.

93/8- Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?

Yoksuldu. Zengin dul bir kadınla evlendirdi, tek kişiydi o yüz binlerin destekçisi oldu. Onu öyle bir konuma getirdi ki canını malını dünyalık her şeyini verecek tipte gözlerini karartan insanlar gönderdi. Bundan daha büyük şan şöhret olur mu?

94/ 4- Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?

Bu ifadeler, hem peygamberi hem de iman edenleri teskin etmektedir. Sonucu hayırlı olan güzelliğe sahip olmanın yolları buradan geçmektedir.

93/9- Öyleyse, sakın yetimi üzüp-kahretme.

Bilen bir toplum için, yetimler, yoksullar aç olanlar fakir olanlar mazlum olanlar güçlü zengin mazlum durumda olmayanlara emanet edilmiştir. Onlara karşı yumuşak huylu ve onların ihtiyaçlarını karşılamak diğerlerinin üzerine bir yükümlülüktür. İşte Allah’ın dağlara yerlere ve göklere sunduğu fakat onların kabul etmediği emanet bunlardır.

33/ 72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Evet, insan bu sorumluluğu aldı da fakat insanlardan büyük bir kısmı bu emanete hıyanet ettiler.

93/10- İsteyip-dileneni azarlayıp-çıkışma.

Ayetteki çarpıcı bir anlatıma bakın. İnsanlardan bazıları varlık içerisinde yüzerken bazıları da yokluk ve sıkıntılar içerisinde yüzmektedir. Bir ihtiyaçlı veya bir dilenen geldiği zaman malından seni sarsmayacak bir şekilde ona da versen ne kaybedersin? 

İşte bu gün dünya üzerindeki toplumlar varlık sahibi olanların ihtiyaç sahibi olanların ihtiyaçlarını karşılamadığı için onlar denize düşen yılana sarılır hesabı bankaların ve tefecilerin kucaklarına itilmişler ve itilmektedirler.

Zaten yokluk içerisinde kıvranırken borçlananlar, faiz üstüne faiz derken sonunda ödeyemez duruma gelip banka ve tefecilerle ipler kopmakta ve intihar öldürmeler başlamaktadır. Neticesinde aileler dağılmakta yuvalar yıkılmakta neticesi tahammül edilmeyen sonca götürmektedir. İşte bu olayların çoğalması toplumların ölüşünü yok oluşunu gösterir.

Sen az bir kısmını ihtiyaçlıya verirsen sana bir şey olmaz. o da o sıkıntıdan kurtulmuş olur. Allah da bunların karşılığını kat kat vereceğini de söylüyor neyden çekiniyorsun?

“- İsteyip-dileneni azarlayıp-çıkışma.” Onlara Allah rızası için ver ve sonrada başa kalkıp Allah katında geçersiz hale dönüştürme.

93/11- Rabbinin nimetini durmaksızın anlat.

İnsanlara, Karanlığın aydınlığa cehaletin bilgilenmeye savaşın barışa umutsuzluğun umuda asık suratların tebessüme, ağlamaların gülümsemeye dönüştürüleceği sana rabbinden vahy edilen nimeti durmaksızın onlara anlat. Anlat ki insanlar bir nefes alsınlar.

Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.