KURAN’DA HELAK ve DUA

Sn. Ali Rıza BORAZAN ın  ve Sn. Tevfik ÜNAL ın HELAK ve DUA konulu sohbetini  YOUTUBE kanalımızda izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=uRteSBVJrVA1-HELAK NEDİR?

Kur’an’a göre helakin önce bir tanımını yapalım. Helak; Allah’ın gönderdiği peygamberleri yalanlaması ile İlahi mesajdan nasibini almayan insanların, dünya hayatında yaşadığı halde gözleri kör kulakları sağır olarak ahiret hayatında ebedi cehennemi hak etmesidir.
16/61. Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
42/14. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ‘tecavüz ve haksızlık’ dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Şüphesiz onların ardından Kitaba mirasçı olanlar ise, her halde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
Vermiş olduğum ayetlere göre Allah dünya hayatında kendilerine verilmiş bir zaman dilimi içerisinde özgür olarak dilediği yönde yol seçmesine müdahale etmemektedir.
67/2. O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
76/2. Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören (biri) kıldık.
76/3. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
14/9-Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah’tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: ‘Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.’
Şimdi Kur’an’da helakle ilgili önde gelen kıssalardan biri olan Nuh tufanı nasıl olmuş? Onun üzerinde
11/36. Nuh’a vahyedildi: ‘Gerçekten iman edenlerin dışında, kesin olarak kimse inanmayacak. Şu halde onların yaptıklarından dolayı üzülme.’
11/37. ‘Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar sudaboğulacaklardır.’
11/38. Gemiyi yapıyordu. Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında onunla alay ediyordu. O: ‘Eğer bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz’ dedi.
11/39. ‘Artık, ilerde bileceksiniz. Aşağılatıcı azab kime gelecek ve sürekli azab kimin üstüne çökecek.’
11/40. Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: ‘Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle.’ Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.
11/41. Dedi ki: ‘Ona binin. Onun yüzmesi de, demir atması (durması) da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz benim Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir.’
11/42. (Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi: ‘Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma.’
11/43. (Oğlu) Dedi ki: ‘Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur.’ Dedi ki: ‘Bugün Allah’ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur.’ Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
11/44. Denildi ki: ‘Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut.’ Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi (dağı)üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: ‘Uzak olsunlar’ denildi.
11/45. Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: ‘Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va’din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin.’
11/46. Dedi ki: ‘Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.’
11/47. Dedi ki: ‘Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum.’
11/48. ‘Ey Nuh’ denildi. ‘Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kâfir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara bizden acı bir azab dokunacaktır.’
11/49. Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.37. ‘Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.’
11/49. Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.
İNSANLARA ALLAH’IN MÜDAHALESİ VAR MI?
76/ 2. Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören (biri) kıldık.
76/3. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
İnsan hem takvanın teklifleri yönüne eğilimli hem de iblisin teklifleri yönüne eğilimli ergenlik yaşına gelince iki seçenekli bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yukarıda verdiğimiz ayet örneklerinden anlaşıldığı gibi, İnsana hangi yöne gitmek isterse gitmek istediği yönde bilgi verilmiştir. Emanet ve sorumluluk yüklenerek tercih ettiği yolda başına gelecek güzellik ve kötülüklerin sonucuna katlanmak koşulu ile dünya hayatında Allah insanları denemeye tabi tutmuştur. Ve demiş ki Gönderilen elçilere iman eder ve yaşamınızı vahiyler çerçevesinde düzenlerseniz size ahiret hayatında ebedi cennet ver demiş. Eğer gelen elçileri inkâr eder ve yaşamınızı şeytanın teklifleri yönünde düzenlerseniz size ahiret hayatında ebedi cehennem var demiştir. Böylece her insana kendisine verilmiş bir zaman dilimi içerisinde kendi tercihini kendisine bırakarak sınava tabi tutmuştur.
67/ 2. O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
Güzel amel işlemek ancak Allah’ın gönderdiği vahiylere iman edip vahiyler çerçevesinde hayatı yaşamak demektir.
6/ 162. De ki: ‘Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.’
Kim de dünya hayatında Allah’ın gönderdiği peygamberleri yalanlar ve yaşamını gönderilen vahiler dışında düzenlerlerse İşte onların yeri de ahiret hayatında ebedi cehennemdir.
43/ 36. Kim Rahmanın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun ‘üzerini kabukla bağlattırırız’; artık bu, onun bir yakın dostudur.
43/37. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
Dünya hayatında Allah müdahaleyi iki kanal ile yapmaktadır. Birisin insanlar eliyle diğeri ise doğa yasalarıyladır. Yoksa iman edenlere ve inkâr edenlere ne gönderilen vahiyler dışında ne özel bir yardımı ne de özel bir zulmü vardır. Şu ayetler de anlayanlar için güzel bir mesaj vardır.
22/ 40. Onlar, yalnızca; ‘Rabbimiz Allah’tır’ demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah güçlüdür, üstündür.
9/ 52. De ki: ‘Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah’ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azab dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.
2-ALLAH NASIL DUAYA İCABET EDER?
YAPILAN DUALARA ALLAH NASIL İCABET EDER?
2/186- Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.
17/ 11. İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua eder. İnsan, pek acelecidir.
25/ 77. De ki: ‘Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır.’
Kur’an içerisinde yaklaşık olarak elli sekiz yerde dua kelimesi geçmektedir. Ama dua kelimesi geçen ayetlerin özetini teşkil eden üç ayeti naklederek onun üzerinde dua kelimesinin ne anlam ifade ettiğini anlamaya çalışacağız inşallah.
Furkan suresi yetmiş yedinci ayet üzerinde biraz durmaya çalışalım. “De ki: ‘Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?” Kur’an’a göre evrende temel olarak iki varlık vardır. Birisi âdemoğlu şemsiyesi altında olan insanlar diğeri ise meleklerdir. Allah meleklere bu ifadeyi neden kullanmıyor da insanlar için bu ifade kullanılmıştır. Asıl bizim konumuzun odak noktasını bu sorunun cevabı oluşturmaktadır. Çünkü meleklerde akıl irade ve seçenek yoktur. Onlar kendilerine kodlanmış olan varlıklardır. Bir örnek vererek belgelemeye çalışalım.
2/ 31. Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: ‘Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin’ dedi.
2/32. Dediler ki: ‘Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.’
İnsanları meleklerden ayıran özellik, İnsanların iki seçenekli bir varlık olmalarından kaynaklanmaktadır. İşte dua ve deneme burada başlamaktadır. Eğer insanda iki farklı yola gidebilme seçeneği varsa, insan iki yolda da tercih kullanarak duasını yapmaktadır.
İşte insanın hayra dua etmesi, Allah’ın göndermiş olduğu vahiylerle söylem ve eylemini buluşturmasıdır. İnsanların şerre dua etmesi de, Allah’ın göndermiş olduğu vahiyler çerçevesi dışında söylem ve eylemlerini buluşturmasıdır.
Dua; Kur’an içerisinde dua ile ilgili geçen ayetleri harmanlayıp yorumladığımız zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Dua; iki biri birine zıt teklifleri sunucu olan, takva ve iblis meleğinin teklifleri yönünde karar verip isteklerini fiille buluşturmasıdır.
Allah her şeyi ikişerli yarattığı gibi, duayı da ikişerli bir anlatım şekli de kullanarak tarif etmiştir.

Allah fiilsiz bir duayı asala kabul etmez. Fiilsiz dua yapmanın ne gecesi ne gündüzü ne de saati bir anlam taşımaz. O zamanı boşa harcamak demektir. Dua istek ve arzunun fiil ile buluşmuş halidir.

Ali Rıza BORAZAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.