92 – LEYL SURESİ TEFSİRİ

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla!
 
Leyl suresi nüzul sırasına göre, dokuzuncu, Kuran sırasına göre de yirmi birinci sure olup, yirmi bir ayetten ibarettir. Mekki bir suredir.
 
92/1- Sarıp-örttüğü zaman geceye andolsun,
 
Genelde surelerin başlarında, insanların bildikleri gördükleri bazı şeylerden örnekler vererek bilinmeyen, gerek insanlar tarafından, gerekse Allah tarafından kesin bir sonuca götüreceğine inanmaya yemin edilmektedir.
 
Andolsun kelimesi Kuran’da 283 yerde geçmektedir. Şimdi kurandan andolsun kelimesi geçen bazı ayetlerden örnekler vererek ne anlama geldiğini çıkarmaya çalışalım.
 
5/94- Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi’nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır.
 
“Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir.”
 
Burada her insanın, hiç kimsenin olmadığı hiç kimsenin görmediği bir yerde İnsanların yapmaması gerektiği halde kendisine çekici ve süslü gelmesi neticesinde onun o kurala uyup uymayacağının deneneceğine yemin edilmektedir. Hazreti Yusuf’un nefsinin arzulayıp da vezirin hanımının murat alma isteği karşısında denenip, Sadece Allah yasakladı diye reddetmesi gibi. Denendi ve kazandı.
 
2/65- Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: “Aşağılık maymunlar olun” dedik.
 
2/66- Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara ‘ibret verici bir ceza’, takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
 
“Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz.” Burada yemin edilen bir insan topluluğunun Allah’ın koyduğu kurallara uymama sonucunda düşünmeyen akıl etmeyen bir konuma gelmesiyle dünya ve ahiret hayatında olacak olan bir azaba kendilerini hazırlamalarıdır. 
 
Bunu kendi çağdaşlarından takva sahipleri gördü, ve ondan dileyen öğüt aldı. Öğüt almak istemeyenler de cezalandırıldı. Ve kendisinden sonraki çağlarda da Allah’ın koyduğu ibadet yasağına kim uymazsa mutlaka onlar da aşağılık maymun olarak, akıl etmeyen konuma düşeceklerdir. Akıl etmeyenler için öyle bir gidiş tarzı bir ceza, akledenler ve takva sahipleri için de bir öğüt olmaktadır.
 
Maymun olma insanların akıllarını kullanmama ilerde başlarına gelecek felaketlere karşı duyarsız olanlar için kullanılan bir şeydir. Nitekim Kuran’da akıl etmeyenler için şöyle buyrulmaktadır.
7/179- Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
 
95/ 1- İncire ve zeytine andolsun,
 
Daha kuranda andolsun kelimesiyle geçen ayetlerden birçok örnekler verilebilir.
 
Leyl suresinde geçen “Sarıp-örttüğü zaman geceye andolsun” ifadesi; görülen, gizlenen, şeytani yolda giden insanların kurdukları tuzakların, vesveselerin, gerek güneşin kaybolmasıyla gerek de bilgi ve ilmin kaybolmasıyla Karanlığa gömülmesinden söz edilmektedir. Leyl zaten gece demektir. Konuyu fazla dağıtmadan konun akışı içerisinde yemin edilen kelimenin arkasından gelen ayetler de bu kapsama girmektedir. 
 
Yani insanlara bir hakikati kavratmak onlara bazı bildikleriyle bilinmeyenleri açıklamak için bilinenden bilinmeyenlere doğru izah edilmektedir. İnsan bir konuyu öğrenebilmesi için bazı şeyleri bilmesi gerekir. Hiç bir şey bilmeyen bir adama neyi neyle kıyas ederek açıklayacaksın? Ayetin devamı işlendikçe bu anlatıma devam edildiğini görmekteyiz.
 
92/2- Parıldayıp-aydınlandığı zaman gündüze,
 
Geceyi gündüzle aydınlatıyor Gündüzü de geceyle kapatıyor. Eğer gece olmasaydı ne olurdu? Gündüz olmayıp da devamlı gece olsaydı ne olurdu? Nasıl elektriğe alışmış olan insanlar bütün işlerinin yürümesini elektriğe bağımlı olarak yürütüyorsa, elektrik, birkaç saat kesildiği zaman insanlar feveran etmeye başlıyorlar. 
 
Peki, Allah güneşin aydınlığını kesse, hiç güneş doğmasa insanlara aydınlatacak elektriği de vermemiş olsaydı, insanların hali ne olurdu? İşte güneş, gece zeytin, ay, yıldızlar, insanlar için birer ayettir. bir yaralanma vesilesidirler.
 
“Parıldayıp-aydınlandığı zaman gündüze” ifadesi, İnsanları düşünmeye akletmeye yerleri ve gökleri yaratan Allaha şükretmeye davet ediyor. Ve onun sözlerinin öyle basit bir söz olmadığını, o her şeyi bildiğini, insanlardan bazılarının inanmadığı ve inanmakta güçlük çektiği, bazı şeyleri açıklanmak için bu izahatları yapmaktadır. Yani gaybi bir haberi haber vermek için bu ön bilgileri vermektedir.
 
92/3- Erkeği ve dişiyi yaratana;
 
Yine bir düzenin sağlanması için kâinatta zıtlarıyla yaratılmış varlıkların yaratılışına Allah dikkat çekmektedir. Düşünün eğer erkek olmasaydı dişinin, dişi olmasaydı erkek, ne kadar anlamasızlaşırdı. 
 
Üreme olmaz sevgi olmaz aşk olmaz birbirlerine karşı insanlar ve kâinatta yaratılmış olan her şey, dişili erkekli yaratılmış olmasaydı kâinat durağan bir hal alırdı. Nasıl beden ile ruh insanda birleştiği zaman insan bir hayat yaşayabiliyorsa beden için ruh, ruh için beden ne kadar önemliyse erkekler için dişiler, dişiler için de erkekler, o kadar önem arz etmektedir.
 
53/ 45- Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O’dur.
 
Leyl suresinin başlangıcında bu açıklamaları yaptıktan sonra Anlatmak istediğini konu içerisinde işlenecek olan meseleyi açmaya başlıyor.
 
92/4- Gerçekten sizin çabalarınız (çelişkili, parça parça) darmadağınıktır.
 
Artık Sure içerisinde yukarıdaki ön açıklamalarını yaptıktan sonra asıl anlatılmak istenen meseleye geliniyor. Ve bütün insanlara bir mesaj veriyor. Ey insanlar siz dünya hayatında hem dünyanızı hem de ahretinizi mamur etmek için Allah’a ibadet ve kulluk için yaratıldınız.
 
51/56- Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
 
Cin kelimesi kuran bütünlüğünde yabancı vahiy yaşamından uzaklaşmış insan olarak tanımlanmıştır. Bununla ilgili ayetler geldikçe cinin kuran içerisinde konuşlandığı yeri inşallah aydınlatmaya çalışacağız. Ama konumuzun akışı içerisinde insanların dışındaki varlıkların Allah’a itirazsız secde ettikleri halde insanlarda ayrışma başlayarak paramparça olarak değişik yollara sapmışlardır.
 
İnsanlar Diğer surelerde de işlendiği gibi, önlerinde iki amaç ve iki sonuç uğruna yaşamaktadırlar. Dünyada ve ahirette mutluluk ve güzel sonuç muttaki olanlarındır.
 
92/5- Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa,
 
İnsanlar, dünya hayatında bazı şeylerde başarı kazanabilmeleri için emek ve çaba sarf etmeleri gerekmektedir. Hiçbir şey emeksiz ve çaba göstermeden oluşmaz. Bir ağacı büyütmek ondan meyve alabilmek için onu sulamak, gübrelemek, yabancı zarar veren haşerelerden korumak için ilaçlamak gerekmektedir. Senin bu çabalarına karşılık ancak o meyvesini sana sunmaktadır. İlgi alaka dert edinme yoğunlaşma olması ve performans arttıkça da ürün alma ziyadeleşmektedir.
 
Bazı İslam müfessirleri Kelimeyi tevhidi ölüm anında getirenlerin ne kadar günah işlerlerse işlesinler, cehennemde cezası miktarınca yanıp daha sonra cennete gideceklerinden söz etmektedirler. Kuran cennete girmek öyle kolay bir şey olmadığını, mutlaka iman ettim diyenlerin bir denenme ve iman ettiklerinin bizzat hayatlarında iman etmenin gereklerini yerine getirilmesi gerektiğini vurgulayarak şöyle buyurmaktadır.
 
2/ 214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü’minlerle; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır.
 
Aynen onun gibi Ahiret âleminde, Ebedi bir cennete kavuşa bilmek için insanın dünya hayatında bazı kuralları yerine getirmesi gerekir. Ayette bahsedilen bu kurallar sıralanmaktadır. Vermek, korkmak, sakınmak, bu üç şart yerine getirilirse, ahiret hayatında cennete insanlar sahip olabilmektedir.
 
VERMEK KORKMAK SAKINMAK!
 
Vermek: Allah’ın sana verdiği mallardan infak etmektir.
 
3/92- Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
 
İnsana verilen malların nimetlerin bir denenme aracı olduğunun bilinmesi gerekir. İnfak insanın hayattaki alanlarda etrafına yaydığı pozitif davranışlarının hepsini kapsamaktadır. Bu malları ben kazandım değil bu malları bana Allah verdi penceresinden bakarak inanlar, hangi mala sahipse o mallardan Kendi sorumluluk alanı içerisinde bulunanlara, eşit seviyeye gelinceye kadar vermesi gerekir.
 
16/71- Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
 
Demek ki İyiliğe erişmenin ilacı gerek bedeni gücünden, gerek mal varlığından, gerekse de ilminden ihtiyaçlı olanlara harcayabilmek inananları iyilikte güçlendirmektedir. İyi davranışlara giden yolda yolları açılmaktadır.
 
Korkmak: Yanlış bir davranışın sonucunda başına dünyada ve ahiretteki gelecek cezalardan endişe etmektir.
 
6/15- De ki: “Şüphesiz ben, Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım.”
 
16/49- Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah’a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
 
16/50- Üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.
 
16/51- Allah dedi ki: “İki İlah edinmeyin: O, ancak tek bir İlah’tır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun.”
 
Korkulması gereken, tek varlık yerleri ve gökleri yaratan, ve her şeyi insanların önüne sunan, gerekli kurallara uymadıkları zaman ahiret aleminde cezalandıracak olan Allahtır.
 
Sakınmak: İnsanların denenmesine vesile olan iblis ve şeytan olgusunun tekliflerine karşı kendisini koruyarak takva istikametinde yol almasıdır.
 
3/102- Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.
 
6/32- Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?
 
Korkmak ve sakınmak genelde beraber kullanılmıştır. Korkanlar ancak nefsin aşırı isteklerine karşı kendisini korur. Sakınanlar ancak Allah’ın kendilerine vereceği büyük azaptan korkanlardır. Bir başka ifadeyle korkan sakınır sakınanlar da korkanlardır.
 
92/6- Ve en güzel olanı doğrularsa,
 
Nefsinden gelen kötü vesveselere karşı kendi aleyhinde olsa bile doğrudan yana olursa aynı zamanda doğru yolda yürüyebilmesi için nebilere verilen kitaplara inanır. Onların getirdiklerini doğrularsa işte onlar kurtulmuşlar.
 
3/50- “Benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah’tan korkup bana itaat edin.”
 
11/17- Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa’nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kuran’a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkâr ederse, ateş ona vaat edilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar.
 
92/7- Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız.
 
Muttaki yolun Başarıya ulaşabilmesi için kolay olan yani insanların sonucunda mutlu olabilecekleri cennete ulaşabilmeleri için dünya hayatlarında yukarıda anlatılmış olan şartlara uyulması gerekmektedir. Bu sonuca ulaşmak için mutlaka zoru başarmak başlarına gelen felaketlere sabretmek aç olanların, yolda kalmışların, ihtiyaç sahiplerinin ve mazlum olanların yanında durarak, onlara yardım ellerini uzatarak emek sarf edenlere Allah cennetine girmeyi kolaylaştıracak ve başarılı kılacaktır.
 
Dünya hayatında da öyle değil mi? O makam, o koltuk sahipleri, o makamlara gökten zembil ile oraya gelmediler. Bir üniversite öğrencisi ders alan bir öğrencisine tıp’a giren oğlunun o okula girmesi için çalışmış olduğu çözmüş olduğu test kitaplarını gösteriyor. O geceleri az bir zamanın dışında uyumaz, uyumadı. Zamanını değerlendirerek yoğunlaştı. 
 
ve o okulu öyle kazandı diyor. Evet, dünyada da ahiret için çalışanlar kurallara titizlikle uyup yoğunlaşanlar ancak istedikleri hedefe ulaşmaktadırlar. İşte İslam ülkelerindeki kader anlayışının yanlışlığı onları zulmeden kâfirlere karşı geride bırakmış ve zulmünü onlara karşı kullanmışlardır.
 
92/8- Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse,
 
Ayette ifade edilen cimrilik ve kibirlenme olayı şeytani yolda yürüyenlerin hasletlerin dendir. Allah’ın hiç sevmediği hasletlerden olan cimrilik ve böbürlenme ve kibirlenmeydi. Böbürlenme ve kibirlenme Allah’a olan saygının yitirilmesi onunla boy ölçüşmeye kalkılması demektir.
 
3/180- Allah’ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasma takılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.
 
Onlar dünya hayatında konuştuklarında mallarını evlatlarını makamlarını koltuklarını övünme vesilesi yaparlar. Bilmezler ki o mallar bir gün gelip ellerinden mutlaka gidecek yığıp biriktirmiş olduğu mallar kendilerine ahiret âleminde bir fayda sağlamayacaktır. Malları ve kazandıkları da onları gurur ve kibir etmeye taşıyarak Allah’a secdeden uzaklaşarak kendisini insanlara firavun gibi Rab ittihaz etmeye başlayacaklardır. Ve daha sonra da peygamberleri küçümseyerek şöyle diyecekler ve yalanlayacaklar dır.
 
43/30- Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: “Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız.”
 
43/31- Ve dediler ki: “Bu Kur’an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?”
 
Bu Anlayış onları gelen peygamberlere karşı savaş açmaya safların netleştirilerek küfürlerini doruk noktaya taşıyacaktır. Bu onları sonucunda öyle bir konuma getirmektedir ki, tağutlar yolunda canlarını verecek kadar azgınlaştırmaya götürmektedir.
 
4/76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
 
Ve arkasında güzel olanlar davranışlar onlara kötü, kötü olan davranışlar da onlara güzel görünmeye başlayacaktır.
 
92/9- Ve en güzel olanı yalan sayarsa,
 
Burada güzel olanlardan asıl maksat cennettir. Ama en güzel olanlar Allah’ın göndermiş olduğu vahiylerden kitaplardan peygamberlerden tutun da helal ve güzel davranışların hepsini içine almaktadır. İşte bunları yalan sayması onların günahı kendisini kuşatmaktadır. Bu şekilde düşünme ve yaşama onları hakka karşı kulaklarını tıkama, gözlerine perde çekme ve kalplerini de mühürlemesine sebep olmaktadır.
 
16/97- Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
 
Güzel olan davranışlar, iman edenlerin yaşam biçimini ve hayat tarzını oluşturur. Ve sonuç kolay olan ve ebedi yaşayacağı bir cennet onları beklemektedir. Ama işkence ve azap ise inkâr edenlerin sonucu katlanması zor olan cehennemdir. Ve bu yere gitmek için inkâr edenlerin amelleri süslenmekte ve yanlışa gittikçe onlar yanlışta ısrar ederek sonucu hüsranla bitmektedir. Kumar oynayanların kaybettikçe daha çok oynaması gibidir. Böyle söyleyince aklıma bir kişinin yaşam hayatı ile ilgili bir olay geldi.
 
Bizim köyden bir tanesi her gün köyümüze on bir km uzaklıkta kasabaya eşekle sabah gider gece geç saatlerde evine gelirdi. Bir gün oyunda kumarın dozunu kaçırmış olacak ki; gecenin geç vakitlerine kadar oynar. Eşeğine biner evin yolunu tutar üç beş km. gittikten sonra sabah ezanı okunmaya başlar. ve derki ben köye varacağım tekrar geri döneceğim en iyisi yol kısayken buradan geri döneyim der tekrar oyun masasına oturur. 
 
Düşünen aklını kullananlar için bu doğru bir şey mi? desek hiç kimse bunu onaylamaz ama yanlış yola giden bir adam bunu onaylayıp bu hayatın içerisine kendisini atıp o ona kolay gelmektedir. Güzel yolda adım atanlara güzellikleri yaptıkça onu daha da Allah ziyadeleşerek cennetine yaklaştırdığı gibi yanlış ve kötü yolda adım atanlara da yanlışlar onu izleyerek cehenneme yaklaştırmaktadır.
 
92/10- Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız.
 
İnsanlardan bazıları sigara içerler. Ama sigaranın insana zararlı olduğunu sağdan soldan duydukları halde hiç aldırış etmeden içmeye devam ederler. Ve onlar öyle bir konuma düşerler ki sigarayı bırakmak isteseler de sigara onları bırakmaz ve böyle yola devam ederler. en sonunda sigara akciğeri tamamen bitirip sobanın dumanları bacayı tıkadığı gibi damarları da tıkayarak hayatları ölümle sonuçlanır.
 
Kimse ölmek istemediği gibi kimse ahiret âleminde cehenneme de gitmek istemez ama hayatta kullandığı malzemeler hayata bakış tarzları onun yakın dostları onun cehenneme gidişini kolaylaştırır. Ama ahiret âlemine inanmayan kötü işlerle kendilerini aldatanları, zor olan bir gün onları beklemektedir.
 
92/11- Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz.
 
Artık her şeyin ters yüz edileceği, dünya hayatındaki yapmış oldukları kötü davranışların tek tek hesabı sorularak kendisine layık olan cezayı çekmek için cehenneme yollayacaklardır. Allah nebi ve resuller aracılığı ile iman etmeyen ve zulmedenlerin böyle bir ceza ile karşılaşacaklarını istisnasız her insanı uyarmıştı. Ama onlar bu uyarılara karşı kulak tıkamışlardı. Kuran ahiret âlemine gelinip cehennemle karşı karşıya gelenlere şöyle deneceğini hatırlatır.
 
6/130- Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: “Nefislerimize karşı şahadet ederiz” derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şahadet ettiler.
 
92/12- Şüphesiz, Bize ait olan, yol göstermektir.
 
Bir doktora hasta gelir. Kendisini ağrılardan ızdıraplardan kurtarmak için, doktor da hastasının ne rahatsızlığı olduğunu tahlil ve inceleme altına alır. Ve sonucunda ağrının neyden kaynaklandığının sebebini bulur ve teşhisini koyar. Hastayla oturur konuşur. Ve ona bu hastalığın sebeplerini ve nasıl tedavi edileceğinin yolunu yöntemini söyler. Ve ilacını verir. 
 
Bu hasta ile bir ahitleşme bir sözleşmedir. Eğer hasta doktorun tavsiyesine uymazsa ve verdiği ilaçları saati saatine kullanmazsa hasta o ağrılardan asla kurtulamaz. Hasta doktoru dinlediği zaman derdine derman olur. Yoksa dinlemezse ve uygulamaya doktorun verdiği tavsiyeleri geçirmezse, doktorun ona yapacağı bir şey yoktur.
 
Aynen teşbihte hata olmasın Allah da insanlarla bir sözleşme imzalamıştır. Ve insanlar bunu kabullenmişlerdir.
 
7/172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) Onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahid olduk” demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
 
Allah her insana gerekli olan Allah’a ibadet ve kulluk için donanımı vermiştir. Fakat insanlar Allah’a verdikleri sözde durup durmamasını kendi özgür iradesine vererek imtihana tabi tutmuştur.
 
92/13- Gerçekten, son da, ilk de (ahiret ve dünya) Bizimdir.
 
Dünya hayatını da Ahiret hayatını da yaratan Allahtır. Ama dünya hayatında insanlar kendi özgürlükleri içerisinde istedikleri gibi dolaşmaktadırlar. Allah onlara her kötülüğü yapsalar da müdahalede bulunmamaktadır. Ancak kötülüğü işleyip de tövbe etmeyenleri ahiret hayatında başlarına gelecek felaketlere karşı uyarmaktadır. Allah hiç kimseye zulmetmez ancak insanlar kendi kendilerine zulme-derler.
 
10/44- Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar.
 
18/49- (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkârların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: “Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?” Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
 
Günah ve sevap işleme olayı dünyadadır. Allah’tan karşılığını almak ise ahiret hayatındadır. İşte kâfirler için yapmış oldukları zulümlerin karşılığı din günün maliki olan Allah tarafından ahirette verilecektir.
 
92/14- Artık sizi, ‘alevleri kabardıkça kabaran’ bir ateşle uyardım.
 
Dünya da iken aklını kullanmayanlar, ahiret hayatının olup olmadığı konusunda detaylı bir şekilde araştırıp incelemeyenler, ahiret hayatını inkâr ettiler. Bunları uyaran nebiler ve resuller geldiği halde onları yalanlamışlardı. Üstelik onlarla alay etmişlerdi. Ama o bu tutum ve davranışlarıyla aldanmış olduklarını karşılarında cehennemi kızıştırılmış aç kurtların avlarını bekledikleri gibi, cehennem de onları cezalandırmak için beklemektedir.
 
92/15- Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz;
 
11/105- (Kıyametin) Geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.
 
İşte vahyin dışında hayat yaşayanlar iman etmeyenler bedbaht olanlardır.
 
92/16- Ki o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.
 
Hem ahreti inkâr ediyor. Hem de kötülüklerin peşinde giderek nefsine zulmediyor.
 
34/42- Artık bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki: “Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın.”
 
36/36- Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
 
92/17- Sakınan ise, ondan uzak tutulacaktır.
 
Doktorun tavsiyelerine uyan hastalar nasıl kendilerini rahatsız eden hastalıklardan kurtuluyorsa, Allah ile yaptıkları sözleşmeye uyanlar ve kendilerine şeytandan ve kafir olanlardan gelen çekici ve süslü tekliflere kaptırmadan dosdoğru istikamet tutturanlar asla üzülme koru yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
 
2/112- Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
 
2/212- İnkâr edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
 
Kurtuluşta olanlar; ancak Allahın koydukları kurallara uyarak sabır gösterip dünya hayatında nefsinin süslü gelen şeylere kendisini kaptırmadan dik ve onurlu duruşuyla imtihan sürecini başarıyla kazananlardır.
 
92/18- Ki o, malını vererek temizlenip-arınır.
 
35/18- Hiçbir günahkâr bir başka günahkârın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, -bu, yakın-akrabası da olsa- kendisine ondan hiçbir şey yükletilmez. Sen, yalnızca gayb ile Rablerinden ‘içleri titreyerek-korkmakta’ olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah’adır.
 
Allah’tan gelenleri yine Allah’ın rızası için, Allah’ın ver dediği ihtiyaç sahiplerine ihtiyacından arta kalanları vererek arınır.
 
2/219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür.” Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: “İhtiyaçtan artakalanı.” Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;
 
Doğrusu da o değil mi?” De ki: “İhtiyaçtan artakalanı.” İnsanlar belirli bir zaman dilimi içerisinde yaşayıp ölüyorlar. İhtiyaçları dışında biriktirdiği malların onlara ne faydası olacaktır. Vermek infak etmek ahiret için en güzel bir yatırımdır. Aklını kullananlar geçici olan bir dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmezler. Onlar asıl yatırımlarını ahiret hayatına ebedi yaşanan yere yapmayı tercih ederler.
 
Ahiretini düşünmeyip, yatırımını dünya hayatına yapanların biriktirmiş oldukları malları fidye olarak vermek isteyecekler ama onlardan kabul edilmeyecektir.
 
5/ 36- Gerçek şu ki, inkâr edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır.
 
Ama son pişmanlık onlara fayda vermemiş, katlanılması zor olan bir azabın içerisine vaveylayı kopararak gitmişlerdir.
 
92/19- Onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti (borcu) yoktur.
 
İman edenler ve Salih ameller işleyenler sade Allah’a karşı sorumlulukları vardır. Nimeti veren de odur. Öldüren dirilten ahiret âleminde hesaba çekecek olan da odur. Ancak ona hamd ederler ancak ondan yardım dilerler ondan başka hiç kimse buna layık değildir.
 
92/20- Ancak Yüce Rabbinin rızasını aramak için (verir).
 
İman edenler sadece onun rızası için infak ederler. Ona kavuşmak için dünya hayatında zulümlere karşı katlanırlar.
 
2/261- Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.
 
92/21- Muhakkak kendisi de ileride razı olacaktır.
 
5/119- Allah dedi ki: “Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.”.
 
Sen denize balık için yemi at da, balık bilmezse Halik bilsin derler ya aynen onun gibi, sen yaptığın güzel davranışlarla, Allah’ı hoşnut edersen o sana geriye fazlasıyla iade edilerek geri dönecektir. Ve sende yaptığın güzel amellerden hiçbir zaman rahatsız olmayacaksın. Sen de razı olacaksın.
 
Doğrularım Allah’a, yanlışlarım ise bana aittir.
 
ALİ RIZA BORAZAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.