KURAN İLİM AKIL PRATİK HAYAT

DOĞRU YOLUN BULUNA BİLMESİ İÇİN DÖRT ÖLÇÜ! KUR’AN, İLİM, AKIL, VE PRATİK HAYAT
 
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
 
Kkuran’ın özünü teşkil eden bu dört terimdir. Bir kişinin yolunun doğru olup olmadığını anlayabilmesi için bu dört ölçekle tartıp ölçülmesi gerekmektedir. Şimdi saymış olduğumuz dört ölçeği ayrı ayrı inceleyerek tahlil etmeye çalışalım.
 
KUR’AN
Kuran, Allah tarafından insanlardan kendisine seçtiği peygamberler aracılığı ile son Nebi ve resul  olan Hazreti Muhammed’e gelen Kuran gibi, bir mushafta,toparlanıp kıssası oluşmuş resullerin hayatlarından kesitler sunarak, her örnekten bir örnek verildiği ve insanların yaşamında hiçbir eksiğin bırakılmadığı Allah’ın insanlara sunduğu bir hayat projesinin adıdır.
 
2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitaptır.
 
İşte Bu kitap Allah tarafından gönderilmiştir. Ve onu insanlar toplanıp bir araya gelseler bir suresini veya benzerini asla meydana getiremezler.
 
2/23- Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur’an)dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. 
 
İşte Bu Allah’ın meydan okumasıdır. Kuran Allah’ın nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu çelişkisiz olan bir kitabıdır.
 
4/82- Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. 
 
İşte Kuran’ın Mucize oluşunun hikmetlerinden birisi budur. Önce Kuran okuyucularının, Kuran’daki bir ayetin anlatmak istediği manayı kesinlikle Kuran bütünlüğündeki ayetlere çelişki düşürmeden anlaması gerekir. Eğer bir ayette anladığı mana, diğer ayete ters düşerse mutlaka tekrar anlayışını gözden geçirmesi gerekmektedir. Önce Bunu daha güzel anlayabilmek için Kuran’daki ayetlerin iki kısma ayrıldığını açıkladıktan sonra Kuran’da çelişkisiz bir anlayışın nasıl olacağını anlatmaya çalışalım.
 
Kuran’ın da anlattığı gibi Kuran’da iki tip ayet vardır. Muhkem ve müteşabih olan ayetlerdir.
 
3/7- Sana Kitap’ı indiren O’dur. Ondan, Kitap’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimizin Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
 
39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların Ondan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah’ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.
 
Kuran’da geçen müteşabih ile ilgili iki ayeti naklettik. Müteşabih; Ayette de ifade edildiği gibi İki Anlam taşımaktadır. Birisi ikişerli anlama gelir. diğeri ise karmaşık  kendi anmının dışında farklı anlamlara gelebildiğinden, Ayetlerdir. Bu sebeple,inceleme ve tahlil sonucunda ancak anlaşılabir.
 
39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların Ondan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır.
 
Burada kastedilen anlam Allah kâinatta ne kadar, yaratık varsa çift yarattığı gibi yolu da çift yaratmıştır. Ve bu yola gidiş eğilimini de çift yaratmıştır. Bir insan bir taraftan muttaki, Allah’ın yolunda gidebiliyorsa başka bir insan da tamamen bunun tersi olan yolda gidebilmektedir. Bir başka deyişle şeytanın yolunda gidebilmektedir. Kitap kelimesini Kuran hem kâinata hem insana hem gönderilen vahiylere demektedir. 
 
İnsanın öz yapısında, diğer varlıklardan ayıran en farklı özelliği takva yönü ve fısk yönünün bulunmasıdır. bir de her iki yöne gidişte hizmet eden aklın oluşudur. Her İnsanın öz yapısına Allah’ın yerleştirdiği, nefis ve takvadan iki ses gelmesi ve düşünenlerin bu iki sesten takvadan gelen sesleri kabullenip aklını o yönde kullanmasıyla insan Allah’ın yoluna ulaşmaktadırlar. 
 
Allah’ın Yol Göstermesi böyle başlamaktadır. İkinci anlamı, hem Kuran’da hem de kâinatta olan ve karmaşık birden fazla anlama gelebilen anlamında kullanılmıştır İşte Bunu Ancak zikir ehlinin anlayabileceğini o konuda uzmanlaşanlar ne demek istediğini kavraya bileceğini anlatmaktadır. Şimdi Kuran’dan bir müteşabih ayet yazalım bunun ne demek istediğini konu ve Kuran bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışalım.
 
6/125- Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.
 
İlk bakışta eğer Kuran’ın başka yerlerindeki ayetler bilinmezse sanki Allah insanın birini diliyor saptırıyor. Birini diliyor hidayete erdiriyor gibi algılanıyor. Hayır, Allah katında yaratılan insanlar arasında uzaklık yakınlık bakımından hiçbir farklılık yok hepsine eşit mesafededir.
 
49/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.”
 
Sadece üstünlük Allah’ın koyduğu kurallar içerisinde hayatlarını düzenleyen ve kullukta kusur etmemeye çalışanlar içindir. İş yerlerinin kurallarına uyan elemanlarla uymayan elemanlar patron için aynı olabilir mi? O zaman böyle bir anlayış doğru olamaz, Allah kendi isteği ile birini saptırtıp diğerini hidayete getirirse sapan insan sapışından dolayı cezalanırsa o zaman adil bir anlayış olmaz. Zaten Allah insanların sapma ve hidayete ermek istediklerinde yollarını istedikleri istikamette almasını yaratmakla sapmak isteyeni saptırdım hidayete ermek isteyeni de hidayete erdirme anlamında anlaşılması gerekir. 
 
İnsanların diğer varlıklardan farkı da o değimliydi? İki yöne eğilimli olarak yaratılıp kişinin yol seçmede kendi özgür iradesine bırakılması onu halife yapmaktadır. İşte bu iki yöne gitme eğiliminde yaratılan insanın en önemli malzemesi akıldır. Birisi, gece gündüz insanlara Allah adına nasıl yardımda bulunurum, hesabını akılla yaparken, diğer bir insan da kimin ayağını nasıl kaydırırım insanları kendime nasıl köle ederim diye bozgunculuk yapanlar, bunları akılla yapmaktadırlar. 
 
Ama her insan vicdanının sesini dinlediği zaman yanlış bir davranış yaptığında veya yapmak istediğinde, ey! İnsan senin yaptığın bu davranış yanlış diye, uyaran bir ses işitmektedir. Bu uyarı sesini işittiği halde hala o yanlışı yapmaya devam ederse Allah da onun o isteğine engel olmaz. onu kendi özgür iradesiyle baş başa bırakarak kendi yolunu seçme fırsatı tanır. İşte dünyadaki insanların imtihanı budur. İnsanın istediği istikamette gerekli gayret ve yoğunlaşmayı sağladığı zaman istediğini vereceğini vaat ediyor sapmak isteyeni saptırıyor hidayete ermek isteyeni de hidayete erdiriyor.
 
İşte bu ayetin kabataslak anlatmak istediği mana budur. Bir de Ayet kelimesi sadece Kuran’da geçenler değil, kâinatta yaratılmış olan zerreden küreye kadar olanların hepsi ayet olarak adlandırılmıştır. Karmaşık anlaşılması zor ve bazı ayetlerin kastettikleri manalarını diğer ayetlerin yardımıyla anlaşılacağı gibi kâinatta da bazı bilgilerin ilimlerin diğer ilim dallarıyla da istişare edilmelerine ihtiyaç vardır. Kâinatta uzmanlık oluşturabilecek her hangi bir ilim dalı eğer testten geçirilmişse diğer ilim dalının verileri ile çelişmezler.
 
Kurandan başka bir ayet örneği verelim.
 
2/245- Allah’a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.
 
Bu ayetin kastettiği manayı anlaya bilmek için, bazı diğer ayetlerden haberdar olmak gerekir. Şimdi bu ayetin tamamen zıttı gibi olan bir ayet ne diyor? ona bir bakalım.
 
112/2- Allah, Samed’dir (herşey O’na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).
 
Eğer Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoksa ki yoktur. O zaman bu borç vermeyi kim kime verecek?
 
2/267- Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır. 
 
O zaman Allah’ın Karşılığını kat kat artırma koşuluyla istediği borç ihtiyaç sahibi olmayanların ihtiyaç sahibi olanlara aktardıklarıdır.Toplumlarda yanlış algılanan Kuran’dan müteşabih olan bir ayet daha aktaralım.
 
29/14- Andolsun, Biz Nuh’u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
 
Toplumlarda dünya hayatında zulmedenlerin cezasını Allah’ın vereceğini kabul etmektedirler. Bu sebeple Nuh kavminin samut kavminin ad kavminin yapmış oldukları suçlardan dolayı helak edildiği inancı hâkimdir. Kuran’da detaylı inceleme yapan ilim ve hikmet sahibi insanlar ayette ne söylendiği değil, ne söylenmek istendiğini anlayan insanlardır. Genel bir mantık kullanacak olursak Kuran’da onunla ilgili geçen ayetleri bir araya getirip düşündüğümüz zaman çelişkisiz bir anlayışı ancak yerine oturtturabiliriz.
 
69/4- Semud ve Ad (toplumları), kariay’ı yalan saydılar.
 
69/5- Bu nedenle Semud (halkı), korkunç bir sesle helak edildi.
 
69/6- Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler.
 
69/7- (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
 
Bu Ayetlere baktığımızda işlenen suç yüzünden tabi afetleri onların üzerlerine salarak helak edildiği anlatılmaktadır.Ama Kuran’da başka bir ayete bakalım.
 
35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.
 
Bu ayete bakarsak da dünya hayatında zulmeden ve suç işleyenlerin dünya hayatında cezalandırılmayacağını dünya hayatının bir denenme ve imtihan yeri olduğunu anlatmaktadır.
 
67/2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. 
 
Allah’ın koymuş olduğu kurallara uyulmadığı zaman insanların başlarına bazı felaketler geldiği muhakkaktır. Dünya hayatında suç işlemesi yüzünden bir taraftan ceza vermeyeceğini söylerken bir taraftan da içki kullananların sarhoş olarak bir trafik kazası geçirerek başına belalar gelmesi, içkinin bağımlılık yapması nedeniyle aile yuvalarının yıkılmasına sebep olması, olağan hadiselerdendir. 

Bazen de başka birilerine zulmettiği zaman diğer insanlar tarafından onların dövülmesi hapsedilmesi idam edilmesi insanlar eliyle Allahın onlara vermiş olduğu cezalardır.

22/40- Onlar, yalnızca; “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

Öyleyse Kuranda anlatılmak istenen helak olayı, Nuh tufanı, Salih kavminin helaki ebrehe ordusunun ebabil kuşlarıyla yenik ekin haline dönüştürülmesi Musa Kavminin denizi ikiye ayırması ve neticesinde firavunun suda boğulması kuranda anlatılan hep mecazi anlatım sanatı içerisine girmektedir. Eğer gerçek anlamında olmuş olsaydı o vermiş olduğumuz ayet örneklerine ters olurdu. O zaman helak olayını nasıl anlamamız gerekiyor? Asıl insan dünya hayatı gibi kısacık bir zaman sürecine sığdırılamaz. Asıl hayat ahret âlemindedir. 

Kısacık dünya hayatında denemeye tabi tutularak asıl yaşam olan ahirtet hayatını engelleyen her türlü davranış ve yaşam haline insanın gidişini helak olarak anlatmaktadır. İşte bu tip insanları gözleri olduğu halde görmemesi kulakları olduğu halde işitmemesi bazılarının vicdan, kuranın da fıtrat dediği olgunun duyarlılık hissinin tamamen kaybolarak dünya hayatını geliş gayesinden uzak bir yaşam özleminin sarmasıdır.

2/171- İnkâr edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.

İşte kuranda anlatılan helak budur. 

Bir Başka örnek verecek olursak, İnsanların şu anda kullandıkları eşyaların büyük bir kısmı. Hazır olarak Allah gökten indirmedi. Ama yeryüzüne bunların hammaddelerini yaydı insanlarda bunlardan kendilerine ihtiyaç olanları inceleme ve tahlil sonucunda çıkararak demir bakır, gümüş vs. ye dönüştürerek insanoğlunu bu günkü arabalar uçaklar, gemiler, füzeler ve bilgisayarlara dönüştürülerek yorumladılar. Bu Allahın insanoğluna verdiği akıl sayesinde yorumlandı. Akıl olmasaydı bir adım bile insanlar ilerleyemezlerdi.
 
 
KÂİNAT VE İLİM

Allah tektir ve yaratmış olduğu bütün varlıklar da çift yaratılmışlardır.

13/3- Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

Kuranda nasıl Muhkem ve müteşabih ayetler varsa kâinatta da anlaşılmaya açıklamaya ihtiyaç duyulmadan anlaşılanlar olduğu gibi, inceleme ve tahlil neticesinde ancak anlaşılabilenler de vardır. Güneş doğduğu zaman gündüz olduğunu battığı zaman gece olduğunu sorsan herkes bilir. 

Ama bazı eşyanın dilini çözmek ve onlardan yararlanmak için iç göz denilen inceleme ve tahlil neticesinde onlardaki sırları çözülebilenler vardır. Bu olayları ancak ilimde derinleşenler o konu hakkında derin inceleme ve tahlil yapan insanlar ancak onu anlayabilirler.

Bir Örnek verecek olursak diyetisyenlerin söylediklerine göre, Az yemek şişmanlatıyor Çok yemek yiyerek alınan fazla enerjinin yakılamaması şişmanlamaya yol açarken, günlük enerjinin altında kalori alıp, az yemek de şişmanlatıyor.

Beslenme Kilo Kontrolü Çok yemek yiyerek alınan fazla enerjinin yakılamaması şişmanlamaya yol açarken, günlük enerjinin altında kalori alıp, az yemek de şişmanlatıyor. International Hospital Etiler Tıp Merkezi’nden, Beslenme ve Diyet Uzmanı Zerrin Aydın, “Vücudumuzun enerjiye ihtiyacı var. Günde 2 bin kalori alması gereken bir kişi, 1400 kalori alıyorsa, vücut az enerji almaya alışıyor. Sadece bir iki gün 2 bin kalori bile alsa zamanla kilo artışı oluyor. O zaman da su içsem yarıyor diyorlar. Aslında sebebi az kaloriyle yaşamaya alışmak” dedi.
 
Az kalori almak metabolizma hızının da düşmesine neden oluyor. Bir enerji dengesizliği ortaya çıkıyor. Her pazartesi diyete başlayanlar, kilo dengesi en çok bozulan kişiler arasında yer alıyor. Kiloyu korumanın bir matematik hesabı olduğuna değinen Zerrin Aydın, kısır döngünün aynı kaloride kalmayı başarmakla ve egzersizle kırılacağını söylüyor.
 
Pazartesi Diyetleri İşe Yaramıyor
 
Pazartesi diyetinin sakıncalarını anlatan Zerrin Aydın, bunları şöyle sıralıyor: “Pazartesi diyete başlayan bir kişi, ilk gün 1100 kalori alıyor. Ancak Salı ve Çarşamba günleri arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor. Kek ya da pastaya dayanamayıp yiyor, aldığı kalori 2 bini buluyor. Ertesi gün yine 1100 kalori alıyor, bir sonraki gün dışarı çıkıyor, 1500 kalori alıyor. Bu dengesiz kalori alımı da vücudun şaşırmasına neden oluyor. Amaç zayıflamak oluyor ama aslında kilo alınıyor.”
 
Kiloya Dikkat Şişmanlatıyor
 
Sadece diyet yapanlar değil, hep kilosuna dikkat etmek için düşük kalori alanlar da kilo alıyor. Yani enerjinin dengesizliği nedeniyle de kilo alıyorlar. Bir gün az iki gün çok yiyorlar. Oysa her gün 2 bin kalori alsalar ve düzenli egzersiz yapmaya özen gösterseler, kilo da almayacaklar. 

Zerrin Aydın, dengesiz kalori alımlarını dengelemek için uzman diyetisyenler gözetiminde tıbbi beslenme tedavisi yapılmasının önemli olduğunu vurguluyor. Zayıflamak uğruna yarı aç yaşayanlara, sağlıklı beslenme programı hazırlanması gerektiğini anlatan Zerrin Aydın, “Kilo vermek isteyenlere sevmedikleri yiyeceklerden oluşan bir beslenme programının sunulmaması gerekiyor. Kişilerin yeme alışkanlıklarının, dışarıda yemek yiyip yemediklerinin, tatlı alışkanlıklarının ve egzersiz durumlarının da araştırılması önemli. Kas ve su kaybına neden olmayan, yağdan kilo vermeyi hedefleyen bir program hazırlıyoruz” dedi.
 
Korumak daha zor
 
Artık kilo vermek kadar kiloyu korumak da önemli. Hiç zayıflama diyeti uygulamamış kişilerin kilo vermesi daha kolay. Ama hayatını sürekli zayıflama diyeti uygulayarak geçiren kişilerin, metabolizmaları yavaşladığı için kilo vermeleri sırasında vücut büyük bir direnç gösteriyor. 

Bu direnci kırmak da çok zor oluyor. Bu nedenle verilen kiloları korumak da, en az vermek kadar emek istiyor. Zayıflama programı bitip de koruma programına geçildiğinde, her 15 günde bir yağ, kas ve su ölçümü yapılıyor. Programı uygulayan kişilerden yediklerini ve yaptıkları kaçamakları yazmaları isteniyor. Kilo belli bir dengeye oturunca da belli bir kaloriyle devam etmeleri sağlanıyor.

Tıbbın bu araştırma ve incelemeleri de gösteriyor ki, Vücut çok yemeye alıştığı zaman, az yemeye başladığında paniğe kapılıp almış olduğu yiyecekleri stoklamaya başlıyor. Aynen onun gibi Bu Gün dünyada ekonomik kriz de bundan kaynaklamaktadır. İnsanlar gelirleri azaldığı zaman paralarını stoklamaya başlamaları da kâinatta bir uyum halinde her şeyin bir birleriyle bütünleştiği görülmektedir. 

AKIL

Akıl yeryüzündeki varlıklardan sadece âdemoğlu şemsiyesi altındaki varlıklara verilmiştir. Bugün dünyanın bildiği sadece insana verilendir. İnsanın dışındaki Varlıklarda kendilerine özgü bilgiler olduğu halde, bu bilgileri sosyalleşme olmadığından veya akıl olmadığından sadece kendilerinde saklı olarak kalmaktadır. Nitekim kuranda bunu şöyle izah etmektedir.

2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: “Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin” dedi.

2/32- Dediler ki: “Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.”

2/33- (Allah:) “Ey Âdem, bunları onlara isimleriyle haber ver” dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: “Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim.”
2/34- Ve meleklere: “Âdem�e secde edin” dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.

Bu ayetlere bakıldığında derin kavrayış içerisinde bulunanlar, kâinatta iki ana çatı olarak varlığın bulunduğunu, birisi âdemoğlu şemsiyesinde eşyanın isimlerini sayabilen yaratıklar arasında mantık kurallarını işleterek, neden ve niçin sorularını sorarak onlardaki sırları çözme yeteneği verilenler. 

Diğeri ise bu insanoğlunun emirlerine amade olan ve onların hayatta yürümelerine kucak açan ona secde eden diğer yaratıklardır. Bunların adı kuranda melek diye zikredilmiştir. Bunu İnsanoğlunun var oluşundan bu tarafa izlenimlerimize bakıldığı zaman arılar yaratılışlarından bu tarafa ürettikleri balı bütün dünyadaki insanlar bir araya gelseler üretemezler. 

Ama arıların yaratılışından bu tarafa baldan başka bir şey üretemediklerini görüyoruz. O gün bal ise bu gün de bal ve kıyametin sonuna kadar ürettikleri baldan başka bir şey değildir. Çünkü arıya o kotlanmış muhakeme yok mantık yok akıl yoktur.

16/69- Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

Meleklerin özellikleri ayette de belirtildiği gibi, Kotlanan verilen bilgilerin dışında bilgileri yok ve görev yapamazlar. Bir inek sütü nasıl verir? Ondan haberi olmaz veya bir portakal ağacı portakal meyvesini nasıl verir? onu da bilemez. Kendilerine verilen görev ne ise onu bilirler.

İnsanoğlu kâinatta yaratılmış bütün yaratıklarda gizlenmiş olan kendilerine faydalı bilgileri gün yüzüne çıkartarak, onlardan istifade etmesini akıl ile yapmaktadır. İnsanlar bütün varlıklara yönelir onlar arasında sosyal bir bağ kurarak onlardan istifade eder. melekler ise sadece kendileri ile ilgili bilgileri insanoğlu istediği zaman onları insanlara sunmakla görevidirler.

İşte insanoğlunun yaratılışı ile birlikte eşyalar ile iletişimi onların dilini çözmesi onlardan istifade etmesi, bu güne kadar teknolojideki gelişmenin belgesidir.

İnsanlardaki akıl, gelen bilgilerle eşyanın yaratılışındaki incelikleri keşfederek, insanlara sunduğu çelişkisizliği yakalayarak bir tevhide götüren ilkeyi yakalamak için akıl gereklidir. Kuranda geçen müteşabih ayetlerin kastettiği manayı o konu ile ilgili ilmin verilerini karşılaştırarak doğru bir sonuca varıp varmadığını sorgular. İşte insanlarda bu sorgulama olayı Hazreti İbrahim peygamberde doruk noktasına ulaşınca Allah kuranda onu insanlara örnek olarak göstermiştir.

İnsan diğer yaratıklardan farklılaşarak Hem Yaratıcı ile ilgili hem de kendisine hizmet eden meleklerle, hem de insanlar arasında sosyal bir bağ kurarak büyük bir sorumluluğu üslenmiştir.

33/72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

İşte Kendisine Verilmiş olan görevleri yerine getirip getirmemede İnsanları Dünya hayatında denemek için kendisine ayrılan süreç içerisinde aklını, takvasını ve fıskını vererek. Özgür iradesiyle baş başa bırakmıştır.

90/10- Biz ona ‘iki yol-iki amaç’ gösterdik.

76/3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

Akıl Her tip insanda vardır Ama aklını kullanan insan sayısı çok azdır. Aklı Kullanmak demek, Uzun vadede insan kendisine ayrılmış olan paydan daha çok almayı bilendir. Bunu da görebilmek için büyük sözü dinlemek gerekir. En Büyük de Allah vardır. Allah dünya hayatı Ahret âlemine göre zaman bakımından yok denecek kadar kısadır.

Aklını Kullanan insanlar, karşılarına çıkan iki kötüden mutlaka seçmek zorunda iseler daha az kötüyü, iki iyiden de daha çok iyiyi seçmesini bilenlerdir. Aynı zamanda, başka insanların da aklından istifade etmesini bilenlerdir. Akıl İnsanı hem cennete hem de cehenneme götürebilir.
 
PRATİK HAYAT

Allahın insanlara göndermiş olduğu vahiylerle yaratmış olduğu kâinattaki ilimlerin verileri kesinlikle uyum halindedir. Ehli kitap ve İslam toplumlarındaki Allah tarafından gönderilmiş olan vahiylerin orjinalliği bozularak satma ve gizlenmesi nedeniyle bazı tevhidi zedeleyen anlayışların çıkmasına vesile olmuştur.

 Kurandan bir anlayışın doğru olup olmadığını kâinattaki eşyanın verileriyle kıyaslanması, eğer ilim dallarındaki verileri doğruluğunun da kurandaki ayetlerle kıyaslanarak doğru olan anlayışın çıkarılması gerekir. Her insan şunu iyi bilmelidir ki; Allahın gönderdiği vahiylerle yaratmış olduğu kâinatın, ilimleri bir birleri ile kesinlikle çatışmaz. Burada bazı ehli kitap ve İslam toplumlarındaki yanlış inançlardan söz etmeye çalışalım.

HAZRETİ İSA’NIN BABASIZ OLDUĞU İNANCI

Kurana Göre, babasız çocuk olmaz. Çünkü kâinattaki yaratılmış olan bütün şeyleri çift yaratmıştır.

51/49- Ve Biz, her şeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz. Bir taraftan Allah her şeyi çift yarattık derken, bir taraftan

30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

Bir taraftan Allah yaratışında bir sünnet koyarak, değişikliğe uğratmayacağnı söylerken 

22/5- Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak’tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.

Bir taraftan da hazreti İsa peygambere gelene kadar. Bütün insanları bir anne bir babadan yaratsın. Hazreti İsa peygamberi babasız meydana getirsin böyle bir anlayış ne kurana ne tıp ilmine ne de akla kesinlikle uygun olmaz.

19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril’i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

Düzeltilmiş olan beşer burada Cebrail değil bir peygamberdir. Kuran ruh kelimesini değişik yerlerde değişik anlamlarda kullanmış, burada ruh kelimesini peygamber anlamında kullanmıştır. 

Hazreti Meryem’e düzgün beşer kılığında görünen de Zekeriya peygamberdir. İşte o da Meryem’le nikâhlanarak evlenip gelecekte ayet ve ibret belgesi olacak olan İsa peygamberi müjdelemektedir. Her peygamber kendisinden önce gelenleri doğrulaması ve kendilerinden sonra gelecek olanları da müjdelemesi bize onu anlatmaktadır. Bu olayı Kitabımın bir başka yerinde detaylı olarak anlatmaya çalıştım.

Eğer kuran hazreti İsa peygamberin babasız olduğunu söylerse tıp da bunu onaylaması gerekirdi. Ol dedi mi oluverdi demeyle bu iş detaylı araştırılmazsa. Çözülemez. Kâinata da ol dedi oluverdi diyor ama on beş milyar yıl geçtiği anlatılıyor. İsa da ol dedi oluverdi ama!

Çocuğun oluşabilmesi için diğer insanlarda sünnetullaha uygun oluşma nasılsa onda da öyle olduğu o da aynı prosedürden geçtiği bilinmelidir.

Öyleyse diyebiliriz ki, Allah’ın evrene koyduğu yasayla göndermiş olduğu vahiyler çelişmez. Ve ortaya vahiyle evrenin çeliştiği bir olgu olayı da ortaya çıkmaz.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR

13.12.2009

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.