85 – BURÛC SURESİ TEFSİRİ

RAHMAN  RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!


Buruç suresi nüzul sırasına göre yirmi yedi, Kuran sıralamasına göre de seksen beşinci ayet olup mekkede indirilmiştir. Yirmi iki ayetten ibarettir.

85/1- Burçları olan göğe andolsun,

Sure ismini  burçlardan almaktadır. Burç kelimesinin ne anlama geldiğini Kuran içerisinde burç geçen ayetleri bir araya getirerek, anlaşılır. Bir kelime edebi sanatlarda başka cümleler konular içerisinde  geçince o kelimenin ne anlama geldiği anlaşılıyorsa, Kuran’da da bir kelime kendi sistematiği içerisinde ayetler içerisinde  ve konu içerisinde konuşlandığı yere bakarak anlaşılır. 

Kuran’da geçen kelimelerin hem ayet içerisinde hem de konu içerisinde kendisinden önce ve sonra gelen ayetler mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Burç ve burçlar kelimesini bu şekilde bakarak anlamaya çalışalım.

15/15- Mutlaka: “Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz” diyeceklerdir.

15/16- Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.

15/17- Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.

Üç adet ayet içerisinde  Burç kelimesinin geçtiğine şahit olduk.On altıncı ayette ” gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.” Takip edenler için süslü kılınan bir burçlardan bahsedilmektedir. Bir sonra gelen ayette de” Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.”  İfadesiyle burçların koruma altına alındığı söylenmektedir. 

Ayetler içerisinde anlatılmak istenen Burç kelimesi  isteyenlerin dünyada olup bitenleri izlediği zaman hedef belirlenmiş ve bayraklaştırılmış bir yolun simgesini bize işaret etmektedir. Zaten insanlar yaratılırken yerlerin ve göklerin yaratıcısına lisanı haliyle  teslim olduğunu itiraf ederek gelmişlerdi. Fakat denenmenin asıl nüvesini oluşturan iblis de vesveseler vererek insanı hedeflediği noktadan uzaklaştırmak istemektedir. Dikkat edilirse  Ayet içerisinde burç kelimesi geçtiği zaman inkar edenlerin devamlı muhalefetinden söz edilerek konuya girilmektedir.

25/60- Onlara: “Rahman (olan Allah)a secde edin” denildiği zaman, “Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecek mişiz?” derler ve (bu,) onların nefretini arttırır.

25/61- Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.

25/62- O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için.

72/8- “Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.”

72/9- “Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.”

72/10- “Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?”

Burç kelimesi geçen ayetlerin siyak ve sibaklarına baktığımız zaman,Rab yolunda giden ve gitmeyenlerin  konumundan söz etmektedir. Öyleyse her iki yolun insanlarının ulaşabilecekleri son noktayı, bir başka ifadeyle hedefi işaret etmektedir.

Dünya hayatında iki yol ve bu iki yola gidebilme eğiliminde olan insanların her birinde bu haslet  olduğu gibi, İki yol  seçimi de haliyle toplumlar arasında da ortaya çıkmaktadır. Dünya ahretin kazanma tarlasıdır. 

Bu tarlada hem cehenneme gidecek malzemeler var. Hem de cennete gidebilecek malzemeler vardır. Seçim kendisine yetki ve sorumluluk verilmiş insanlara aittir. Dileyen cehennem malzemelerini kullanır. Ve o yönde kendisini donatır. Cehennemi seçer. Dileyen de cennet malzemelerini kullanır, o yönde ilerler güçlenir cenneti seçer. Bu tamamen Akıl ve irade verilmiş imtihan sürecine dahil olmuş kişilere aittir. 

Bu anlamda Kişiler davranış ve yaşam biçimlerinin kaderini Allah’ın insanlara sunduğu malzemelerle kendisi seçmektedir. Kişinin kendisi ile ilgili olmayan kaderi de kendi elinde olmayanlarla ilgilidir. Bu ifadeyle kişinin alın yazısı erkek olması kadın olması Türk Kürt V.S.olması olabilir ama, asla bunlar kişilerin doğru ve yanlış yol seçiminde insan üzerinde etken bir sebep  değildir.Ve bunlardan dolayı sorumlu da değillerdir.

Allah Her akıl sahibi insana Doğru bir yolda yürüyebilmeleri için,  her ne şartlarda olursa olsun gerekli donanımı vermiş olup, üstelik  doğru yolu gösterebilecek insanlar içerisinden elçiler de göndermiştir. İman eden ve Salih amel işlemek için çaba harcayanlara nebiler ve resuller teklif sunucu olarak  geldiği gibi, inkar edenler ve batıl yolda yürümek isteyenlere de  iblis ve şeytanları teklif sunucu olarak göndermiştir. İşte iki deniz olarak kuranda bahsedilen olay budur. Birisi küfür denizi diğeri de hak ve hakikat denizidir.

55/19- Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.

55/20- İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler.

55/21- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

55/22- İkisinden de inci ve mercan çıkar.

85/2- O vadedilen güne,

Vaat edilen  gün ahret alemidir. Nebiler  getirdikleri gayıp haberlerinden en önemlisi ahret alemi ile ilgili  gelen bilgilerle farklılaşmaktadırlar. Eğer yerleri ve gökleri yaratan Allah nebiler aracılığı ile ahret alemi ile ilgili bilgileri vermemiş olsaydı, insanlar ahret alemini nerden öğreneceklerdi? Allah görülemiyor. 

Ama kainatı incelediğimiz zaman muazzam bir dizayn edilmiş bir  sanat karşımıza çıkmaktadır. Herhalde bu kainatta tesadüfen böyle her şey yerli yerine yerleşivermedi. Her icadın bir mucidi olduğu gibi her yaratılmışın da mutlaka bir yaratıcısı olması gerekir. En büyük mucizelerden olan insanın yaratılışı bile incelendiği zaman  kan donduracak düzeyde harika bir yaratılış biçimi karşımıza çıkmaktadır. 

Nasıl insan bu muazzam bir insan ve muazzam kainatın tesadüfen bu kadar düzenli ve intizamlı bir şekilde yaratılmasını tesadüfen  olmuş deyip işin içinden  sıyrılabilir? Evet bir otomobil, bir gemi bir uçak vs. tesadüfen önümüze gelip konmuyorsa, onun mutlaka bir ustası bir mühendisi  varsa,  bu muazzam kainatın  da tesadüfen olması mümkün değildir.

İşte yerleri ve gökleri bir ölçü ve nizam içerisinde yaratan Allah, nebiler aracılığı ile dünya yaşamının arkasından yeni bir yaratılışla yaratılarak ahret aleminde yapılanların hesaba çekileceği günü bize haber vermektedir.

2/4- Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.

Ahret  hayatına inanmak, uzman bir doktorun hastasının  tedavisi için gerekli ilaçları verip kullanmadığı zaman başına gelmeden gelecekleri bilip, söylemesi gibidir.

Yerleri ve gökleri yaratan Allah, ahret yaratmasını da bilir. Ve orada insanların o hayatı yaşamadan başlarına gelebilecek felaketleri daha gelmeden önce haber vererek uyarmaktadır.

29/20- De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

Evet insanlar yeni bir yaratılışla ahret hayatında yaratılacak ve dünya hayatlarında ektikleri mahsulün karşılığını orada göreceklerdir. Kim ne ekmişse onun karşılığı tastamam eksiltilmeden, zulüm yapılmadan iade edilecektir.

Allah Böyle bir günün olacağını vaat ediyor. vaadine en çok sadakat gösteren Allahtır.

14/46- Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.

14/47- Allah’ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah Azizdir, intikam sahibidir.

14/48- Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah’ın huzuruna çıka(rıla)caklardır.

Evet inkar edenler inanmasalar da bu ahret alemi gerçekleşecektir. Zaten kuran bunlara inananlara iman eden ifadesini kullanmaktadır. 

Dünyayı güneş aydınlatıyor. Denemeden sonra her aklı olan insanlar bunları görüp algılandıktan sonra inanır. ama ahret alemi ile ilgili hayat ancak insanlar orada diriltilip dünya da iken peygamberlerin söylemiş olduğu sözler gerçekleştiği zaman testten geçirilmiş olacaktır. İnkar edenler orada bunun gerçek olduğunu göreceklerdir.

13/4- Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

13/5- Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: “Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?” İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanlar, işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.

13/6- Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır.

13/7- İnkar edenler derler ki: “Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya.” Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.

10/15- Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: “Bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir.” De ki: “Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım.”

10/16- De ki: “Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?”

Nebiler sadece kendilerine vah yedileni okurlar geçerler. İnsanlardan  İman ederek onların getirdikleri mesajlarla hayatlarını sürdürenler ancak kendileri için yararlıdır. İnkar edenler de  inkar etmekle  ancak kendilerine zarar verirler. Allah inkar edenlere dünya hayatında özel bir müdahalede bulunmuyor. Onlara dünyadaki çalışmalarının karşılığını tastamam veriyor. Ve şöyle diyor.

2/126- Hani İbrahim: “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır” demişti de (Allah: “Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o” demişti.

Dünyalık kazanç inansın inanmasın her ikisine de gösterdiği performans kadar kendilerine verilmektedir. Allah’ın rahman sıfatı da bu demektir. İnsanlar arasında dünya hayatında insan ayırımı yapmadan çalıştıklarının karşılığını verecektir.

85/3- Şahid olana (görene) ve şahit olunana (görülene).

Dünya hayatında  yapılan hiç bir suç şahitsiz olmadığı gibi, yapılan hiçbir iyilik de şahitsiz değildir. En azından iki kişiden üçüncüsü üçün de dördüncüsü Allahtır. Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, insanların  ne yaptıklarını ne yapacaklarını bildiği gibi aynı zamanda  kendi elleri be ayakları yapmış oldukları yanlış davranışlara şahitlik etmekte ahret aleminde buna da şahitlik edeceklerdir.

24/24- O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.

Bu gün İnsanların olmadığı bir yere kamera konulduğu zaman  kendisinin yapmış olduğu kötülüklerden kimsenin haberleri olmadığını sananlar, kamera kayıtları incelenip suçlarını  inkar ettikleri anda kayıtlar onlara belge olarak gösterilince nasıl yaptıklarını itiraf ediyorlarsa, Ahret aleminde de dünyada yapmış oldukları her davranışın kameraları çekilmekte ve onlar buna şahitlik edeceklerdir.  Cehennemi de böylece kendileri hak ettiklerine dair şahitlik edeceklerdir.Kamera sistemi  olmasaydı bu konuları izah etmek zorlaşacaktı.

41/20- Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.

Şahit belge delil demektir. Bu gerek adalet sahibi insanlardan gerek, meleklerden gerekse de Allah tarafından yapılanların belgelenmesi demektir. Ahret alemine iman etmeyen yaptıkları yanlışlık ve kötülüklerinin karışılığını cezasını çekmeyeceklerini sananlar bunlardan habersizdir. Onların, bunlara karşı gözleri kör kulakları sağır kalpleri de mühürlenmiş olanlardır. Allah kendi kalplerini kendileri mühürlenenlerin kalplerindeki mührünü kendileri açmadıkça asla çözmeyecektir.

85/4- Kahrolsun Ashab-ı Uhdud

Burada kuran kafir olanların Müslüman olanlara sadece rabbim Allahtır demelerinden dolayı yaptıkları bir işkence olayını, anlatmaktadır.

85/5- ‘Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,’

85/6- Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.

85/7- Ve mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

 85/8- Onlardan, yalnızca ‘üstün ve güçlü olan,’ öğülen Allah’a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.

Dünya Hayatı bir denenme ve  gözetlenme yeridir. Her zalim başka mazlum insanlara yapmış olduğu zulüm ve işkencenin kendisine yaptığının farkında değildir.  

Ama Allah’ın insanlara  göndermiş olduğu nebi ve resuller, bulunmuş oldukları kavimlere insanlar arasında ayırım yapmadan gelecekte yaptıklarının karşılığını mutlaka ama mutlaka göreceklerine  dair bilgiler sunmuş ise de, inkar edenler maalesef bunlara karşı kulaklarını tıkamışlar böyle bir şeyin olacağına inanmamışlardı. 

Üstelik iman edip o gelen resulün söylediklerini yapmaya çalışanları da dövmüşler yakmışlar yerlerinden yurtlarından çeşitli bahanelerle sürerek onların mallarına el koymuşlardır. Üstelik sizin Allah’ınız haşa gelsin de sizi bu işkenceden kurtarsın bakalım diye de onlarla alay etmişlerdir.

Evet Allah dünya hayatında zulüm ve işkence yapanların cezasını dünya hayatında değil, ahret aleminde vereceğine dair ahit vermiştir.

10/19- İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.

Dünya hayatında inkar edenlerin ve zulmedenlerin  mazlum olanlara yapmış oldukları zulüm ve işkencelerin  cezasını Allah ahret aleminde verecektir. İman edenlerin ve Salih amel işleyenlerin  güzel davranışlara karşılık onların mükafatlarını ahret alemine sakladığı gibi, inkar edenlerin cezalarını da ahret alemine saklamaktadır. 

Allah’ın dünya hayatında evrenin yasalarına ve dünya hayatında insanlar arasındaki kurallara uymama sonucunda insanların ve yasaların dışında yaptıkları güzel ve kötü davranışların karşılığını görmeyeceklerdir. Şu iki farklı ayet söylediklerimizin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.

22/40- Onlar, yalnızca; “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

Eğer Allah zulmedenlerin  cezalarını dünyada iken verecek olsaydı, insanların imtihan edilmelerine lüzum kalmayacaktı. Allah yolunda yürüyen ben Müslümanım diyenlerin , nebi ve resullerin dünya hayatında uğramış oldukları zulümleri Allah onlardan gidermeye gücü yeterdi. Dünya hayatı inanlarla inanmayanların bir yarışma pistidir. Kim gerekli gayreti gösterir ve işine gereği gibi sarılırsa Allah onu dünya hayatında üstün kılmaktadır.

43/33- Eğer insanlar (Allah’a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı (Allah’ı) inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.

43/34- Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar,

43/35- Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında muttakiler içindir.

Kafir olanlar sadece çalıştıklarının karşılığını teknolojik ve ekonomik olarak dünya hayatında görmektedirler. Evet dünya hayatına bakıldığı zaman onların dünyada daha müreffeh bir hayat yaşadıkları görülmektedir. 

Bu da gösteriyor ki, Gerekli gayreti göstererek çaba gösterenlerin ücretini Allah ister inansın ister inanmasın ayırım yapmadan onlara dünyada vermektedir. Yahudileşen ve cin lenmiş olan insan topluluklarının devamlı dünyayı ta bulaştırmalarından dolayı hiç ölüm gelemeyecekmiş gibi dünya hayatlarını mamur etmeye kendilerini vermişlerdir. Kuran onların konumlarından bahsederken şöyle buyurmaktadır.

2/91- Onlara: “Allah’ın indirdiklerine iman edin” denildiğinde: “Biz, bize indirilene iman ederiz” derler ve ondan sonra olan (Kur’an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur’an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: “Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”

2/92- Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.

2/93- Hani sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve): “Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin” (demiştik). Demişlerdi ki: “Dinledik ve baş kaldırdık.” İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: “İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?”

2/94- De ki: “Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin.”

2/95- Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.

2/96- Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir.

Dikkat edilirse  Bu ayetler dünyevileşmiş olan Yahudilerin konumunu bize tasvir etmektedir.

85/9- Ki O (Allah), göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır.

Allah Her şeyin sahibidir. İnsanların ne yaptıklarını ve kalplerinden neler geçirdiklerini bilmekte ve onu kayıt altına almaktadır. Hiç kimse sanmasın ki,yaptıkları suçlar cezasız kalacak. Hayır onların yapmış oldukları büyük küçük ayırt edilmeden onların önlerine ahret aleminde bir kitap olarak konulacaktır.

17/13- Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.

17/14- “Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter.”

Allah Hiçbir şeyi karşılıksız bırakmayacaktır. İman eden ve Salih amel işleyenlerin karşılığını arttırarak cennetini vereceği gibi , inkar edenlerin de  inkar ve zulümlerinin karşılığını misilleme olarak cehennemle ödettirecektir.

85/10- Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.

                                                        TÖVBE;

Ayet içerisinde geçen ve ayetin anasını oluşturan tövbe kelimesi üzerinde biraz durmak istiyorum. Tövbe kişilerin cehalet sonucu bilmeden işledikleri suçlardan dolayı pişman olarak bir daha o yanlışlığı kasıtlı olarak yapmadan dönüş ve değişim demektir. Yoksa dil ile yapılan yanlışlığı söyleyip tekrar aynı yanlışlıkta ısrar ederek hayata devam etmek tövbe değildir.

İnsanlar  kendilerine ergenlik döneminden bunaklık ve ölüm dönemine kadar geçen süreç içerisinde sın-anmaktadırlar. Belki  denenmenin başlangıcında insanlar Allah yolunda yürüyerek dosdoğru bir yol tutturarak ölüme kadar bu istikameti tuttururlar. 

Belki de insanlar ölüm anına kadar yanlış yolda giderek gittikleri yolun yanlışlığının farkına vararak iman edebilirler. Ama şu bir gerçek ki ölümün geleceğinin farkına varıp da tövbe etmek Allah katında asla geçerli bir mazeret değildir. Ancak ölüm gelmeden tövbe edip de kalpten yönelenler olmuşsa ve imanını hayra dönüştürecek fırsat da bulamamışsa Allah katında yine tövbesi kabul görecektir.

4/17- Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.

4/18- Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.

Görüldüğü üzere,  ölüm anındaki yapılan tövbe asla Allah katında kabul görmeyecektir. Yani insanlar günahlar içerisinde yuvarlanarak son anda onların kelimeyi şahadet getirmeleri asla onları kurtarmadığı gibi, Allah da onların yaptıkları yanlışlardan dolayı onlara düzelme fırsatı da vermeyecektir. İşte firavun ben de Musa’nın ilahına ölüm anında iman ettim dedi ama Allah bunu kabul etmedi.

10/90- Biz, İsrailoğulları’nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): “İsrailoğulları’nın kendisine inandığı (İlah’tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım” dedi.

10/91- Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın.

10/92- Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler.

Ölüm anında yapılan tövbe kabul değildir. Zaten günah ve kötülüklerde ısrar edenler kendi sonlarını kendileri hazırlamaktadırlar. Helak olmanın anlamı da bu olmalıdır.

Helak; İnkar edenlerin günahlarında ısrar ederek geriye dönüşü olmayan bir yolda yürüyerek cehennem azabını hak edenler için kuran bu ifadeyi kullanmıştır. Ama Müslüman olanlar günahta ısrar etmezler. Ve hemen tövbe ederler.

3/135- Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.

Bir taraftan Allah’ın insanlara dünya hayatında özel bir müdahalesi yoktur. Bir taraftan da Allah günahta ısrar etmeyenleri bağışlar diyorsunuz diye bir eleştiri gelebilir. Evet Allah kimseyi dünya hayatında ne saptırır ne de bağışlar. 

Ne de hiç kimseye zulüm yapar. Ancak Allah dünya hayatında insanlara aklını takvasını fıskını  vererek, önüne de hem takva yolunda, hem de fısk yolunda yürüyebilecek malzemeleri de vererek insanları özgür iradeleriyle kendilerine ayrılmış bir zaman dilimi içerisinde onları imtihana tutmaktadır.

Sapan insanlara saptıkça, sapma yollarını açtığı gibi hidayete eren insanlara da güzellikleri yaşadıkça onlara da rabbani yolları açmaktadır. İnsanların kendi istekleri  yönünde  ya cehenneme ya da cennete ulaştırmaktadır.Allah elbette  insanları ve kainatı yaratandır. Sapmayı da bağışlamayı da o yaratmıştır. Sapan insanlar onun sapış yoluna gidebilecek malzemelerle sapmaktadırlar. Nitekim bedir savaşı sonucunda Müslümanların galibiyetindeki kibir ve gururunu şu ayetle yenmektedir.

8/17- Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü’minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

Allah Kuran’da böyle bir anlatım sanatı kullanmıştır. Ne zaman Allah Müslüman  olanlar ile kafirler çarpışırken Allah eline silah aldı veya ok aldı da kafirler üzerine attı olarak anlamak doğru değildir. Bu anlatış tamamen Kuran’ı ifadeyle müteşabih, edebi sanatlara göre de mecazi bir anlatım şeklidir. Mecazi anlatım az bir söz ile çok şeyler anlatma sanatıdır. Adamın burnu havada dediğin zaman onunla ilgili bir çok kelimeleri iki üç kelime ile izah edilmektedir.

85/11- Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.

Kuran’da  genelde iman eden kelimesinin arkasından Salih amel kelimeleri gelmektedir. Çünkü kuru kuruya iman olmaz. Bir kişi neye inanmışsa o yolda inandığı şeyle ilgili aktivitelerini hayatına koymadıkça bir anlam taşımaz. Kuran‘da iman eden kelimesi geçtiğinde arkasından gelen Salih amel bu inancına uygun yaşamı beraberinde getirmelidir. Nitekim ayette şöyle buyrulmaktadır.

29/2- İnsanlar, (sadece) “İman ettik” diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?

Allah insanları, savaşla kadınla kardeşle barışla anayla babayla daha bir çok yöntemlerle denemekte, gerçekten bulunmuş olduğu her ne şartta olursa olsunlar Allah’ın emirleri yerine getirilip getirilmediği gözetlenmektedir.

3/13- Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

3/14- Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.

3/15- De ki: “Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir.”

5/94- Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi’nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır.

Evet; İman etmenin bir bedeli bir denenmesi bir testten geçirilmesi vardır. Dünya hayatında kimin hangi yolu seçip seçmeyeceği  belirlenmeden insanlar ölmeyeceklerdir. Ölenler mutlaka ahret alemine ya rabbani yolu ya da gayrı rabbani yolu seçerek intikal ederler. Ya ebedi bir cehennemi hak etmiş olurlar. ya da ebedi cenneti hak etmiş olarak dünyadan ayrılmışlardır. Bazı tefsirlerde anlatıldığı gibi, cehennemde yanıp yanıp cennete girme olayı olmayacaktır.

85/12- Doğrusu, Rabbinin ‘zorlu yakalayışı’ şiddetlidir.

Zorlu yakalayış ahret hayatındadır. İnkar edenler, ve zulüm yapanlar, ahret aleminde kendilerine gelecek bir azaba inanmıyorlardı. Ama inanmadıkları o azap kendilerine geliverince şok geçirerek şöyle söyleyecekler.

25/25- Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün;

25/26- İşte o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür.

25/27- O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: “Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,”

25/28- “Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim.”

O pişmanlıkları ne yazık ki onlara bir yarar sağlamayacaktır. Çünkü dünya hayatında onlara bir uyarıcı gelmiş ve o büyük gün gelmeden önce onlar uyarılmışlardı. Fakat onlar böyle bir günün olacağını zannetmiyorlardı. Ama oldu. işte girin cehenneme denilecek ebedi olarak orada kalacaklardır.

85/13- Çünkü O, ilkin var eden, (sonra dirilterek) döndürecek olandır.

Nebi zaten haber getiren demektir. Peygamberlerin en önemli vasıflarından birisi, ahret aleminde insanlar yeniden diriltilip, hesaba çekileceğinin haberini   Allah’tan o bilgiyi alarak ,vermesidir.

85/14- O, çok bağışlayandır, çok sevendir.

Allah bir annenin çocuğuna olan merhametinden  çok insanlara merhamet edendir. Eğer Allah bağışlanmayı yaratmamış olsaydı, insanlardan kurtulan olmazdı. İnsanların son nefesine kadar Allah onların değişmelerini ve doğru bir istikamet tutturmalarını sabır ve tahammülle beklemektedir. 

Allah’tan daha çok merhametli olan kimdir. Bağışlamayı sakın ola ki, ahret aleminde olacak olarak algılanmasın. Bağışlama dünya hayatında yapılan yanlışlıktan dönerek doğru istikamete gelmek demektir. Ahret aleminde kesinlikle söz değişikliğe uğratılmayacaktır.

50/28- (Allah buyurur:) “Benim Huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce ‘kesin bir uyarı’ göndermiştim.”

50/29- “Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim.”

50/30- O gün cehenneme diyeceğiz: “Doldun mu?” O da: “Daha fazlası var mı?” diyecek.

Sapma da bağışlama da hidayete gelme de dünya hayatındadır. Ölümle her şey sona eriyor. Ahret aleminde insanlar ellerine aldıkları dünyadaki karnelerinde sınıfta kalıp kalmadığı hangi derecelerle  orada sıraya alındığı kayıtlıdır. Her şey Onunla  sonuç bulacak.

85/15- Arşın sahibidir; Mecid (pek Yüce)dir.

Yaratılmış olan kainatta ne varsa onundur.  O yücedir. Ondan başka hamda layık olan yoktur. O her şeyi kendi tasarrufu altına almıştır. Yere gireni yerden çıkanı kuru ve yaş hepsini en ince ayrıntılarıyla bilendir. Hatta insanların kalplerinden yapmak isteyip de yapamadıklarından bile haberdardır. Ondan da hesaba çekileceklerdir.

2/284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç yetirendir.

85/16- Her dilediğini yapıp-gerçekleştirendir.

O her şeyi dilediği gibi yapan ve yaptıklarından dolayı kimseye hesap vermeyendir.

85/17- Orduların haberi sana geldi mi?

Dünya  üzerinde mal ve mülk verilmiş  sure içerisinde iki kavimden söz etmektedir.

85/18- Firavun ve Semud (ordularının)?

Bunlardan birisi  Firavun ve orduları, diğeri ise semud kavmi ve ordulardır.

85/19- Hayır; inkar edenler, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.

Bu iki kavmin bu  kıssada örnek olarak verip yaptıkları zulüm ve işkencelere değinip geçmektedir.

85/20- Allah ise, onları arkalarından sarıp-kuşatmıştır.

Ama İnsanlar Allah’ın kendilerine verdiği mal ve mülkü Allah’a şükür vesilesi olmaktan öte, inkar ve zulüm haline dönüştürmelerini anlatmakta ve yaptıklarının hesabını mutlaka ödeyeceklerine işaret etmektedir.

85/21- Hayır; o (Kitap), ‘şerefli-üstün’ olan bir Kur’an’dır;

Evet  O kuran bilenler için dünya hayatında İnsanlar için bir hayat iksiridir. Hayatı  kullanma kılavuzudur. Meşaledir. Işıktır. Yol göstericidir. Rehberdir. Onsuz hayat ruhsuz bir beden gibidir.

85/22- Levh-i Mahfuz’dadır.

O hem evrenin yasalarında hem de Allah katında bilinmekte ve gizlenmektedir. saklanmaktadır. Allah’ın  güçlü askerleriyle muhafaza altına alınmıştır.

Doğrularım Allah’a Yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.