112 – İHLAS SURESİ TEFSİRİ

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla!

İhlâs Suresi nüzul sırasına göre yirmi iki, Kuran sıralamasına göre de yüz on ikinci sure olup, Mekke’de indirilmiştir. Dört ayetten ibarettir.

15/1- De ki: O Allah, birdir.

Dünya üzerindeki insanların büyük bir çoğunluğu Allah’ın var ve bir olduğu konusunda ittifak etmektedirler. Yalnız kanun koyucu hüküm koyuculuğu konusunda insanlar, ayrılmaya Allah katından dünya hayatında insanlara peygamber ve kitaplar geldiği konusunda itilaf etmeye başlamışlardır. Bu anlamda Allah’ı rab olarak kabul edip, dünya hayatında iman edip Salih amel işleyen ve vahyin gözetiminde, vahiyle hayatını birleştiren insanların sayısı yok denecek kadar azdır.

2/246- Musa’dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: “Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi, O: “Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?” demişti. “Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)” demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

“, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler “ İşte Allahın rabliğini kabul eden insanlar, hayatı ölümü dirimi her şeyi ile Allaha teslim olan insanlardır. Onlar için ölmek ve Allah katında onların onurlandırılması, küfrün altında yaşamaktan çok daha iyidir. Size sorsam kaç kişi ölmekle kalmak arasında bir tercih yapılması gerektiğinde ölmeyi tercih edebilir? 

İnanmak iman etmek demek rabbin terbiyesi altında hayatın anlamlaşması demektir. Bir işte karar verilip vermeme konusunda ihtilafa düşüldüğü zaman Allahın verdiği karar karşısında Müslüman olanın vereceği karar dünyada kendi aleyhinde olsa bile o karara itiraz etmemektir.

Teslim olmuş peygamberler, hep vahyin gözetiminin dışına çıkmayan ölümleri dirimleri hep yerleri ve gökleri yaratan Allahın elinde olan ve kendilerini ona teslim eden insanlardır.
6/161- De ki: “Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim’in hanif (muvahhit) dinine O, müşriklerden değildi.”

6/162- De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.”

6/163- “O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim.”

6/164- De ki: “O, her şeyin Rabbi iken, ben Allah’tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkâr olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.”

Allah’ın bir olduğuna inanmak demek yaşam tarzı olarak onun koyduğu ilkeler çerçevesinde hayata bakmak demektir. Allah evreni yaratıp onda çelişkisiz bir düzen ve intizam vermişse dünya hayatında da Allah inanlara çelişkisiz olan bir yaşam tarzını planlayan hayat kitabı göndermiştir. 

O gönderilen vahyin dışına çıkmadan hayatı anlamlaştırmak Allah’ın rabliğini kabul etek demektir. onun gönderdiği elçiyi de diğer sıradan bir insan değil onun verdiği emirler karşısında kendi isteklerinden vaz geçen ona teslim olmayı gerektirir.

33/36- Allah ve Resullü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

Dikkat ederseniz, inkar Allah’ı kabul etmemek değil, inkar etmek Allah’ın gönderdikleri peygamberleri kitapları melekleri ahiret alemini kabul etmemektir.

39/38- Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.”

39/39- De ki: “Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında öğreneceksiniz.”

Asıl Problem olan husus, Allah’ın rabliğini kabul edip etmeme konusunda ortaya çıkmaktadır. Bu gün Allahın koyduğu kurallar çerçevesinde hareket etmeyen ve iman etmeyenlerin Allah’ı kabul edip etmemesi kendisine bir yarar sağlamaz. 

Yine Allah’ı kabul ettiği halde, Allahın nebiler aracılığı ile gönderdiği vahiyleri de kabullendikleri halde, üstelik ahiret âlemi konusunda şüphe götürmez bir imana sahip olsalar bile, Vahiy orijinli dini bırakıp vahiyden saparak inanan ve hayat yaşayanların da inançları ve ibadetleri Allah katında hüsnü kabul görmeyecektir.

Bir kişi; nasıl dünya hayatında evini mamur hale getirebilmek için malzemenin kalitelisini konforlu bir şekilde yaşayabilmek için öyle elli dereden su getirip, en güzel olanı yapabiliyorsa, Doğru bir yolu bularak ebedi bir hayatı mamur edecek en güzel olan yolu bulup gidebilecek donanıma sahiptir.

Yani kuran iki guruptan yaptıkları amellerin kendileri için bir yarar sağlamayacağından söz etmektedir. Bunlar Puta tapıcılar ve ehli kitap olanlardır. Ateist Allah tanımaz olanların adıdır. Zaten onlar Allah’ı kabul etmedikleri için de Allah’ın gönderdiği ve haber verdiği peygamberi kitapları ve ahretin oluşunu da kabul etmeyeceklerdir. 

Ama Allah’ı kabul edenler içerisinden bazıları(deistler) Allahın insanlarla konuşması vahiyler göndermesi ahiret âlemi inancı olmamasından dolayı dünya hayatında ilahi bir nizam olmadığını, din insanların vicdanlarıyla Allah arasında oluşan bir olgudur deyip geçmektedirler.


Bu sebeple Allahın varlığını kabul edip onun nebiler aracılığı ile gönderdiği dine inanmayan vahiyle yaşamayı kabul etmeyenler Allah katında Allahın varlığını kabul etmelerinin hiçbir anlam ve önemi yoktur. Onlar dünyaya hâkim olsalar insanları yedirip içirip doyursalar ahiret âleminde onlara bir yararı olmayacaktır. 

2/264- Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağanak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.

4/136- Ey iman edenler, Allah’a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır.

İnkâr etmek peygamberliği kitapları ahiret gününü melekleri kabul etmemektir. İşte bunlar Allah’ı kabul ettim dese de bu sayılanları kabul etmese inkâr edenler konumuna girmektedirler. Bu sebeple iman edenlerle iman etmeyenler arasında ister istemez bir düşmanlık oluşmaktadır.

22/71- Onlar, Allah’ı bırakıp da (Allah’ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiçbir yardımcı yoktur.

22/72- Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkâr edenlerin yüzlerindeki ‘red ve inkârı’ tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: “Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş… Allah, onu inkâr edenlere vaat etmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır.”

22/73- Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

Put; Taştan betondan heykeller yapılarak ona tapmak değildir. Asıl put Allahın koyduğu hayat projesinin karşısında insanların ortaya koydukları projeye göre yaşamı hayat tarzını planlayanların peşlerine takılmaktır. Her dikilen putun arkasında mutlaka bir ideoloji yatmaktadır. Asıl insanlar o ideoloji adına o diktikleri putların önünde bel büküp eğilmektedirler.

Öyleyse Allahın Bir olduğunu kabul etmek, onun terbiyesi, onun rabliği altında hayatı yaşamaktan geçer. Asıl insana faydası olan asıl insanları dünya ve ahiret hayatında mutlu edecek olan yaşam da odur.

15/2- Allah, Samed’dir (herşey O’na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).

Kâinatta Allah’ın şaheseri olan en mükemmel yaratık insanlardır. Allah insanların yaratılış biçiminden söz ederken şöyle bir ifadede bulunmaktadır.

38/75- (Allah) Dedi ki: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?”

İnsanların dışındaki bütün varlıklar insanların emirlerine amade kılınmıştır. İnsanlar içerisinde insan gibi bir insan yaratabilen bir varlık var mı? Bırak bir insan yaratmayı, ayette ifade edildiği gibi, bir sivrisineği bütün dünyadaki insanlar toplanıp bir araya gelseler, yaratabilirler mi? Asla yaratamazlar. 

Öyleyse kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklar içerisinde Allaha denk olan bir varlık yoktur. Allah onlara muhtaç değildir. Allah onlardan yardım da isteyecek değildir.

Kâinatta ne kadar yaratılmış olan varlıklar varsa hepsi Allaha muhtaçtır Allahın onlara ihtiyacı yoktur. Zaten ihtiyaç sahibi olan varlık olmuş olsaydı Allah olmazdı.

15/3- O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.

Evet, biz Allah hakkında bilgiyi ancak Kuran’ın bildirdiği bilgi kadar bilebiliyoruz. Ziya paşanın söylediği gibi,” idraki meali bu küçük akla gerekmez zira bu kadar sıkleti küçücük terazi çekmez.” Evet, Allah doğmamıştır onun anası babası da yoktur. Çünkü Allah başkası tarafından da doğurulmamıştır.

15/4- Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.

Hıristiyanların Allah Hazreti İsa’nın bedeninde şekillendiğine inanmaktadırlar. Bu sebeple hazreti İsa peygamber hakkında söylenilenlerin doğru olmadığını kuran bize haber vermektedir. Hıristiyan inancına göre hazreti İsa peygamberin babası yoktur.

Çünkü onların inancında bakire olan Meryem’e Allah ruhundan üflemesiyle babasız çocuk meydana gelmiştir. Bu sebeple hazreti İsa’nın babasının Allah olduğunu, dolayısıyla İsa Allah’ın oğludur anlayışı ortaya çıktığını kuran anlatıyor.
9/30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

Bu anlayış İslam toplumlarına da aynen sıçramıştır. Kuran’a göre Allah’ın yarattığı evrende bir çelişki olmadığı gibi, göndermiş olduğu vahiylerde de bir çelişki yoktur. Her şey mutlaka bir sebep ve sonuç içerisinde seyreder. Kuran buna fıtrat ve yaratılış dini ifadesi kullanmaktadır. Ve Allah’ın sünnetinde de kesinlikle bir değişiklik ve dönüşüm de yoktur.

30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

İhlâs suresinin asıl vermek istediği mesaj, Hıristiyan inancına bir gönderme yapmaktadır. Allah birdir. Onun ne oğlu ne kızı ne de bir karısı vardır. O yaratandır yaratılanların hiç biri onun dengi olmadığı gibi onların hiç biri Allah’a ortak da olamazlar. Her şey Allah’a muhtaçtır. Allahın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

Doğrular Allah’ın Yanlışlar ise bizimdir.

ALİ RIZA BORAZAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.