YUNUS PEYGAMBER BALIĞIN KARNINDA ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?

Kaybolmuştu.

 

Kafasını kurcalayan , vicdanını zıp zıp zıplatan onca sorgulama onu doğruyu aramaya sevk edecekti. Ancak doğruyu bulacağı o zamana kadar kaybolmuştu resmen. Dünya hayatının zevkleri içinde, vahy ile inşa edilmemiş bir hayatın azgın dalgaları arasında , ruhunun nefes bile alamadığı kapkaranlık dünya malları hengamesinin tam ortasında kalakalmıştı.

 

Kaybolmuştu.

 

Ancak ne çok istiyordu kurtulmayı. Ruhuna nefes aldırmayı.  Rabbi onu duydu ve Yunus un bu yerilmiş hayatının sonrasında , övülmüş bir peygamber olarak ortaya çıkan bir YENİDEN DOĞUŞ  hikayesini sunuyor bizlere.

Yazarlarımızdan Ali Rıza Borazan ın  makalesi. Buyrun iyi okumalar

 

YUNUS PEYGAMBER BALIĞIN KARNINDA ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?

 

  

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!

 

Kuran’da kıssalar içerisinde yanılış anlaşılan konulardan birisi de yunus peygamber hakkında söylenenlerdir. Kuran’ın ne söylemek istediği ancak kendi sistematiği içerisinde anlaşılabilir. Onun için Kuran’ın ne söylemesinden çok Kuran’ın ne söylemek istediğinin anlaşılması gerekiyor.

 

 

Yunus peygamberle ilgili Kuran’daki ayetleri bir arada düşünüp ve kuran bütünlüğü evren yasaları ile akıl süzgecinden geçirip tartmadıkça Yunus kıssası hakkında bildiklerimiz doğru olmaz. Evet, anlatılan mitolojik hikâyelerde Kuran’dan da alıntılar yaparak Samiri’nin yaptığı gibi meşru olmayan şeyler meşru gösterilmeye çalışılmıştır. Fakat asıl gösterilmesi gereken hedef çarpıtılarak Kuran’daki ayetler masallarda menkıbelerde sadece insanları yanlışa götürmek için malzeme olarak kullanılmıştır.

 

 

Şimdi Kuran’da geçen yunus peygamber ile bilgileri derleyerek ( kuran, akıl, ilim ve pratik hayat) ayetlerin içerisinde geçen yunus hakkında ne denmek istendiğini yakalamaya çalışalım.

 

 

68/48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

 

Ayette geçen çağrı (dua) kelimesinin ne anlama geldiğini detaylı bir biçimde açıklayacak değiliz. Ama çağrının bir dua olduğu ve bu duanın da kişinin isteğinin yönünde çerçevelenerek fiili hayatta karşılık bulmasının adı olduğunu söylemekle yetineceğiz.

 

 

Buradaki Yunus hakkında söylenen hayra alamet olarak söylenen bir söz değildir. Yunus hayatta gezinirken hayata bakış penceresinin doğru olmadığı, Allah tarafından övülmeyen yerilen bir davranış olduğu bellidir.

 

37/139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.

 

37/140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

 

37/141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

 

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

 

37/143- Eğer (Allah’ı çokça) tespih edenlerden olmasaydı,

 

37/144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.

 

37/145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

 

37/146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

 

37/147- Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

 

37/148- Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

 

 

Yunus peygamber hakkında o kadar söylenmiş olan söz mesaj nasihat varken toplumların beyinlerinde yankılanan Yunus, balık tarafından yutulup mucize olarak ölmeden balık tarafından dışarı atılmasıdır.

 

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

 

Yunus’u yutan balık ne? Neden yunus balık tarafında yutulup sonra balık onu kusup dışarı atıyor? Neden yunus kınanıyor? Yunus hakkında Kuran’ın söyledikleri insanlara ne gibi mesajlar veriyor? Bunlar düşünülmemiş sadece yunusun balık tarafından yutulup dışarı mucize olarak atılması menkıbelerde anlatılıp durulmuştur.

 

 

YUNUS GİBİ OLMA

 

Ne vardı yunus’ta? O da bir peygamber değimliydi? Bizlere Kuran’da peygamberler arasında ayırım yapmayın diyordu. Rabbimiz burada ne anlatmak istiyordu? Yunus gibi olma sözünü kalbin derinliklerine işleyip orada derin bir iz bırakarak bir daha silinmemecesine o sözü vurguluyordu?

 

 

Evet, yunus peygamber olmadan ve iman etmeden önce isyan etmiş Allaha başkaldırmış kelimeyi konulduğu yerden kaldırmıştı. Böylece hem kendi nefsine hem de insanlara kötü bir örnek davranış sergilemişti. Bu durumda da Allah’ın dünya hayatına kendisinin ibadet ve kulluk için gönderildiğini unutmuş böylece zulmedenlerden olmuştu.

 

Aslında Yunus gibi olma sözü asırlardır bir ezberi bozuyordu. Peygamberler önceden Allah tarafından seçilir anlayışını silkeleyerek rafa kaldırıyordu. Eğer Peygamberler önceden kendi iradelerinin dışında peygamber olarak seçilmiş olsaydı. Bütün insanlar Allah katında yaratılırken rol farkı dışında eşit yaratılma ilkesini ters yüz ederdi. Allah insanlara eşit mesafededir. Yol çerçeve olarak çizilmiş insanların imtihana tabi tutulanlara deneme süresi içerisinde eşit şartlara endekslenerek yarışmaktadırlar.

 

 

Bir başka deyişle icadı icat eden mucit Allah’ın ona verdiği aklı kullanarak Allah’ın verdiği nimetler içerisinde kafa yormasıyla Allah onun icadını gerçekleştiriyor. Allah ona o mucitliği verdi de diğerlerine kapadı mı? Elbette kişilerin kabiliyet yönleri farklı olabilir. Ama birine fizik ilmi kabiliyeti verdiyse diğerine matematikte veya kimyada veya tıp ilminde kabiliyet vermiştir. Ama mutlaka vermiştir.

 

 

İşte Aklını kullanmayanlar verilen bu nimetlere karşı nam kör oluyorlar. Bu sebeple yunus da dünya hayatında diğer insanlar gibi Allah’a ibadet ve kulluk yapmak için yaratıldığı halde. Maalesef bu çizginin dışına çıkarak yaratılışta verdiği rabbim Allah’tır sözleşmesini bozarak Allah’tan gelen şu ayetin muhatabı olmuştu.

37/141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

 

 

Bu hitap; Yunus’un şahsında yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın verdiği nimetler karşısında şımararak nefsini malını mülkünü, makamını, ilahlaştırarak Allah’ın insanlara yüklediği emanete sahip çıkmayan bütün insanlara bir mesaj vermektedir.

 

 

33/72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

 

 

Ayette geçen insanların yüklendiği emanet insanların dünya hayatında denendiğini başıboş dolaşmak için gelmediğini kırmızı ışığı ihlal edenin cezalanacağını doğru yolda gidenlerin ise mükâfatlandırılacağına işaret etmektedir. Arkasından gelen ayet bu emanetin tanımını yapmaktadır.

 

33/73- Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak, mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

 

 

İşte Kuran’daki kelimeler Kuran’ın tanımladığı gibi anlaşılmazsa ayette geçen kast edilen mana da yakalanamaz.

 

 

Bu emaneti, neden melekler kabullenmekten kaçınmış da insanlar kabullenmiş? İnsanlar yaratılırken Allah insanlara böyle bir seçenek koyup insanlara sordu mu? Melekler kabullenmeyip insanlar kabulleniyor? Kuran’ın anlatım sanatlarının başında edebiyatta kullanılan intak sanatı gibi sanatsal bir üslupla lisanı haliyle anlatmaktadır. Bu ayette geçen iki muhatap vardır. Birisi melekler. Diğeri insanlar meleklerde akıl irade yok onlar kendilerine verilen görev çerçevesinde ne emir verilmişse ancak onu yerine getirirler.

 

 

 

Onlarda takva ve bunun zıttı olan nefis yok. Bu sebeple herhangi bir şey hakkında seçme hakları da yoktur.

 

 

2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: “Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin” dedi.

 

 

2/32- Dediler ki: “Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.”

 

 

Bir konuyu anlatırken o konunun düzgün anlaşılması için içerisinde geçen kelimeleri Kuran’dan anlatmak zorunda kalıyorum. Konumuz melek ve insan değilken yunusun yaptığı bir yanlışın asıl nedenini sorgulayarak neticeye ulaşmaya çalışıyorum. Ne olur okumaktan sıkılmayın bu bilgiler olmasa konu anlaşılmaz.

 

 

O zaman melekle insan arasında yaratılış bakımından büyük farklılıklar vardır. Birisi verilen emre itiraz etmeden kendisine verilmiş kotlanmış bilgiler çerçevesinde seçenek seçmeden yerine getiriyor. Bunun adı melektir. Diğeri ise önünde iki yol iki amaç konmuş bunlardan seçme hakkı kendisine verilmiş, Bunun adı da insandır. Bu bakımdan insan emanet yüklenmiş. Yani attığı her adımın yaptığı her davranışın hesabını verecektir.

 

 

Yunus Kuraya katılıp da kaybettiği şey işte bu iki seçenekten Allah’ın peygamberler aracılığı ile sınırlarını çizdiği kendisine vahiylerle çizilen yolda yürümesi emredildiği halde bu çizginin dışına çıkmasını kuran böyle edebi bir üslupla anlatıyor.

 

 

37/140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

 

37/141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

 

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

 

İşte yunusun Kaçtığı dolu gemi dünya hayatında Allah’ın insanları yola gitmede kendi özgür iradesiyle önündeki iki seçenekten batıl yolu seçmesiydi. Allah İnsanlara aklını dünya hayatını vermiş doğru yola ve yanlış yola gidecek eğilimi de vererek üstelik her iki yöne gidecek malzemeleri de vererek onları hangi yola giderse yollarını açarak kolaylaştırmıştır.

 

 

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

 

 

Dünya nimetleri içerisinde Yunus Allah’ın tarif ettiği yolu kaybetmişti. O kendisine verilmiş olan ilahi mesajı unutmuş nefsinin esaretinde yola koyulmuştu. Eğer yunus kendi gidişatını değiştirmeyip böyle devam etmiş olsaydı, o şeytanın adımını izleyerek asıl Allahın tarif ettiği yola gelemeyecek böylece küfrün içerisinde debelenip duracak böylece hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında helak olup gidecekti. Ama yunus kendi gidişatını değiştirdi. İman etti ve kendisini yaratan rabbine teslim oldu. Böylece hem kendisi kurtuldu. Hem de, yol gösterici olarak halkının karşısına çıkarak yüz binlerin kurtuluşuna vesile oldu.

 

21/87- Balık sahibi (Yunus’u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum” diye çağrıda bulunmuştu.

 

 

Kişinin duası istediği yönde kendisini kanal ize etmesidir. Yunus dünya hayatındaki yapmış oldukları davranışların yanlış olduğunun farkına vararak eksenini değiştirmiş, bu yeni İslam kimliği dünya hayatında ona yeni bir makam ve mevki kazandırmıştı. Bu makam Allah’ın övdüğü bir makamdı. O da artık övülen peygamberler arasına ismini yazdırmıştı.

 

 

6/85- Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi Salihlerdendir.

 

 

6/86- İsmail’i, Elyasa’yı, Yunus’u ve Lut’u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini âlemlere üstün kıldık.

 

6/87- Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik.

 

 

BALIĞIN KARNINDA YUNUS ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?

 

 

Kuran’daki kıssaları anlamada en çok çekilen sıkıntı müteşabih ayetlerin anlatım esprisinin kavranamamasından kaynaklanıyor. Kuran’da geçen balık kelimesi tatlı sularda insanların beyaz et ihtiyacını karşılayan balıklar olduğu gibi bir de mecazi anlamda nimet azık rızk anlamında da kullanılmıştır. Eğer balık kelimesinin kullanıldığı yerde hangi anlamda kullanıldığı anlaşılamazsa kastedilen mana çarpık bir boyuta ulaşır. “Adamın burnu havada “ sözcüğü eğer mecazi anlamda değil de gerçek anlamda anlaşılmış olsaydı. Ne olurdu? onu siz düşünün.

 

İşte Yunus balığın karnında ise, ve bu gerçek anlamında kullanılmışsa, bu ifade Allah’ın koyduğu yasaları delerek Allahın kendi koyduğu sünnetine muhalefet olarak karşımıza çıkardı. Allah hem evreni yaratmış. Evren içerisinde binlerce milyonlarca yaratılan varlıkların manevra kabiliyetlerini kendi içlerinde ve evrenin diğer varlıklar içerisinde birbirlerine tezat teşkil etmeden dolaşmaların sağlayacak bir düzen kurmuştur.

 

67/3- O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

 

 

67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

 

Gerçekten Yunus; balığın yutup da karnında mı kaldı? Kaldıysa bu ne kadar bir süre olurdu? Tıp ilmi buna nasıl bir cevap verir? bu sorgulanması gerekir.

 

 

BİLGİ FORMUNDAN BİR ALINTI

 


Bir insanın nefesini tutma süresi en çok suya dalmada söz konusu olur. İnsanlar binlerce yıl denizin 30 metre altına kadar kendi ciğer güçleriyle daldılar, sünger ve inci avcılığı yaptılar. Ne var ki istedikleri kadar sağlam ve güçlü olsunlar nefeslerini tutarak su altında birkaç dakikadan fazla kalabilmeyi başaramadılar.


İnsanlar, dalgıç elbiseleri ile dalmaya 1800′lü yılların başlarında başladılar ama bu sefer de bir hortuma bağımlıydılar. Su altında tüplerle özgür ve yatay yüzebilmek 1940′lardan sonra mümkün olmuştur. Gözünü hep havaya dikmiş olan insan, uçmaya başladıktan neredeyse yarım asır sonra deniz altında tüple serbestçe yüzmeye ve bunun sonucu olarak deniz altını keşfetmeye başlamıştır.
Gerçi günümüzde tüpsüz serbest dalışta yarışmacılar 5 dakikayı aşıp, 100 metreden fazla derine inebiliyorlar ama çok özel bir teknik uygulamayı gerektiren bu süreler ve derinlikler, normal insanın nefes alma kapasitesinin arttırıldığı anlamına gelmez.

 


Nefes alıp verme ölüm anına kadar süren bir yaşam süresidir. Solunum durması ölüm belirtisi olarak kabul edilir. Oysa vücut oksijen almadan da bir iki dakika yaşayabilir. Bu nedenle suda boğulanlara ya da soluk borusu tıkandığı için solunumu duranlara uygulanacak yapay solunum, ölmek üzere olan kişinin yaşamını kurtarabilir.

 


Soluk verildiğinde ciğerlerdeki havanın tümünün boşaldığı sanılır ama ciğerlerde epey bir miktar hava kalır. İnsan kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, her bir ciğerinde kalan havayı l ,5 litrenin altına düşüremez. İnsanlar akciğerlerini tam kapasite ile çalıştırmazlar. Her nefes alış verişte ciğerlerindeki havanın altıda birini kullanırlar dolayısıyla rezerv bir solunum güçlen vardır.

 


Sağlıklı, genç bir insan nefesini yaklaşık 3 dakika tutabilir. Eğitimle bu süre çok az daha uzatılabilir ama bu süreden sonra insanda şuur kaybı başlar. İşte bu sırada vücudun koruma mekanizması devreye girer ve uzun süre soluksuz kalmasına izin vermez. İnsan kendini zorlayarak morarıncaya kadar nefesini tutsa bile boğulmaz, yalnızca bayılır ve hemen o anda solunum yeniden başlar.


İnsan vücudu fazla miktarda oksijen depolayamaz. İnsanda oksijen yetersizliğini ikaz edecek sensörler de yoktur. Dağcılığa yeni başlayanlar yükseldikçe oksijenin azaldığını fenalaşmaya başlayınca anlarlar. Vücut alyuvar sayısını arttırarak yükseklerdeki oksijen azlığına alışmayı sağlar. İnsanı nefes almaya zorlayan vücuttaki oksijenin azalması değil kandaki karbondioksit oranının artmasıdır. Bu oranın artmasıyla beyindeki nefes alma mekanizması tetiklenir ve insan daha sık nefes almaya başlar.


Suya dalmadan önce derin derin nefes alanlar oksijen depoladıklarını sanırlar ama aslında vücutlarındaki karbondioksit seviyesini düşürürler. Bu sayede nefeslerini 30 saniye daha fazla tutabilirler.

 

FORM.BBS.TR. SİTESİNDEN BİR ALINTI

 

Modern Çağın Yunus Peygamberi Gerçekten Yaşadı Mı?

Bir balığın karnında 40 gün kalıp daha sonra yeniden yeryüzüne dönen Hz. Yunus Peygamberin öyküsünü bilmeyeniniz yoktur. Bu inanılmaz dini anlatının bir benzerinin 19ncu yüzyılda gerçekleştiği birçok kitapta anlatılmaktadır. Pekiyi modern çağlarda geçtiği iddia edilen bu öykü ne kadar gerçek ve güvenilirdir?

 

ALINTI

James Bartley, Balina Karnında

 

Bu öykü hala inananlar ile inanmayanlar arasında tartışılmaktadır. 1891 Şubatında İngiltere’nin Liverpool limanından yola çıkan bir balina gemisi olan “Star of the East-Doğu Yılıdız” Güney Atlantikin Falkland Adaları açıklarında ava başlamıştır. Bir balina gördüler ve iki bot onu öldürmek için gönderildi. Birinci bot başarılı bir şekilde balinayı zıpkınladı. Fakat balina yüzerek uzaklaştı. Botu beş mil kadar beraberinde çekti. Daha sonra balina suya daldı ve tekrar deniz üzerine ancak botun bulunduğu yerden çıktı. Bottakiler kendilerini denize attılar. Sonunda zıpkıncılar balinayı gemiye çekebildiler. Fakat balina tarafından sürüklenen birinci bot alabora olmuş ve ters dönen teknedeki tüm gemiciler denize düşmüşlerdi. İki gemici dışında diğerleri kurtarılabildi. İki gemici denizde kaybolmuşlardı.

Bir kaç saat sonra balina güverteye alındı ve denizciler onu parçalamaya başladılar. Balinayı güvertede yükseterek mideye kadar yüzmüş oldukları bir sırada midede bir şeylerin kımırdadığını gördüler. Derhal mideyi yardılar ve kaybolan gemicilerden 35 yaşındaki James Bartley’i bilincsiz fakat nefes alırken mideden çıkardılar. İki hafta kendine gelemeyen gemici sonunda iyileşti. Üçüncü haftada yeniden işine geri döndü.

İngiltere’ye dönen Bartley Londra Hastanesine yatırıldı. Balinanın mide asidi sebebiyle derisi beyazlamş ve parşomen kağıdı gibi dökülmekteydi. Üzerinde saç ve kıl kalmamıştı. Sağlığına kavuşmasına rağmen eski görüntüsüne dönemeyecekti.

Yukarıda anlattığımız öykü Tevratta geçen Yunus Peygamberin balina karnında üç gün üç gece (bazı kaynaklara göre 7 gün 7 gece, bazılarına göre 40 gün 40 gece) kalması öyküsünü anımsattığı için kendisine Modern Yunus adı verilecek ve bir çok gizem araştırmacısının kitabında 1800lü yıllarda çok bilinen bu öykü yer alacaktır.

ALINTI

Balığın Karnındaki Hz. Yunus


Pensilvanya’da bulunan Messiah College öğretim üyelerinden Prof. Edward Davis yıllar sonra bu olayın gerçekliğini yeniden araştırmaya başlayacaktır. Öyküde adı geçen “Star of the East” adlı geminin aslında bir balina gemisi değil bir kargo gemisi olduğunu kayıtlardan çıkaracaktır. Kaptanın karısı böyle bir olayın olduğunu inkar edecektir. Geminin kayıtlı olduğu Llyod Firmasının gemiciler ve sözleşmeler listesinde Modern Yunus, James Bertley’in adı hiç geçmemektedir. Ayrıca bir balinanın midesinde insanın yaşayabileceği kadar hava bulunmamaktadır, balinanın boğazı insanın geçemeyeceği kadar dardır ve pratik olarak bu mideden kesilerek bir insanın çıkarılma imkanı da yoktur. Prof. Davis sonuçlarını internetten tüm düyaya açıklayacaktır

KURAN’IN SÖYLEDİKLERİYLE İLİM ASLA ÇATIŞMAZ!

 

 

Kıssa’da geçen balık ne anlama geliyor? balık kelimesi ile ilgili geçen ayetleri bir araya getirerek düşünmeye çalışalım.

 

7/ 163- Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. ‘Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında’, balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, ‘cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında’ ise, gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.

 

 

18/61- Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.

 

 

18/ 63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: “Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu.”

 

 

21/ 87- Balık sahibi (Yunus’u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum” diye çağrıda bulunmuştu.

 

 

37/ 141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

 

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

 

68/ 48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

 

 

Balık kelimesi ile ilgili geçen ayetlere baktığımız zaman, balığın dünyadaki verilmiş olan nimetler olduğu nimetler içerisindeki şımarıklıkla insanlar yaratılış gayesinin dışına çıkarak helak olmalarıdır. Para insanlara mutluluk getirmiyor. Şans oyunlarından haram yollarla elde edilen milyarları alanları incelediğiniz zaman hangisini mutlu etmiş? hangisi önceki halinden daha iyi olmuş bir bakınız.

 

 

Tarih boyunca peygamberlere karşı çıkan dünyalık saltanatlarının sallanmasından korkanlar hep halkın önde gelen müstekbirleridir. Bunlar şımarmış insanlardır. Bunların o halleri zaten oturdukları koltukların şatafatından kaynaklanmaktadır.

 

17/ 16- Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun ‘varlık ve güç sahibi önde gelenlerine’ emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.

 

Onların helak olmalarını Allah emretmiyor. Onlar helakinin kuyusunu kendileri hazırlıyorlar.

 

Kuran’da Yunus ile ilgili ayetleri aktarmaya çalıştık. Olayla ilgili düşündüğümüz zaman Kuran Yunus’un iki halinden bahsetmektedir. Birisi cehalet dönemi, bu Kuran’da yerilen kınanan dönemdir. Diğeri ise vahyin aydınlığına kavuşarak cehaletten kurtulup Allah’ın yaşadığı hayatı övdüğü peygamberlik dönemdir.

 

 

Kuran, Bütün peygamberlerin şahsında, isimleri zikredilmemiş olalar da dâhil olmak üzere,  gelen vahiylerin  özetini yaparak, cehalet karanlığı içerisinden kurtulmanın reçetesini karşımıza çıkmaktadır.

 

 

Muhammet peygamber, Yunus  peygamberin yaşadığı hayat hakkında gerçek bir bilgiyi nereden bilsin? Kuran geçmiş kavimlerin ve peygamberlerin başına gelen olayları anlatarak hem vahyin muhatabına hem de ona iman edenler için mesaj vermektedir.

 

 

68/ 48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

 

Bilindiği gibi hayat inişli çıkışlı bir yoldur. Yer yer kıtlık yokluk açlıkla insanlar karşılaştığı gibi, yer yer de insanlar bollukla güllük gülistanlık bir hayatla da karşılaşabilmektedirler. Sabır tavsiyesi iman ettiği halde başına bir takım belalar gelen hayatın zorlukları ile karşılaşmaları onları yıpratmaması gerektiğini Hele hele inanancı uğruna yerinden yurdundan sürgün edilerek küfür içinde yaşayan toplumların yaptığı zulümler karşısında onlara boyun eğmeden orta yolda buluşmadan doğru yoldan sapmadan başına gelenlere sabretmesi tavsiye edilmektedir.

 

Yunus ile ilgili ayetlere baktığımız zaman Kısacık olarak Muhammet peygambere ders vermek amacıyla hayata bakışın ve hayatta nasıl bir yöntem uygulaması gerektiğinin profilini çizmektedir.

 

 

Yunus da gönderilmiş bir peygamber olduğunu, ancak peygamber olmadan bir takım cehalette bulunarak, Dünya Hayatını bir gemiye, nimetleri de bir balığa benzeterek, insanlar içerisinde nimetlerin verdiği sarhoşlukla o kendisine gösterilen vahiy orijinli yoldan saparak doğru yolda yürümenin mutluluğunu yakalayamamıştı. Ne zaman ki kendisini ve gittiği yolu sorguladı ve Allah’ın tanımladığı vahiy çizgisine geldi Allah kendi nimetlerini ona ilim ve hikmet vererek onu bir peygamber kıldı. Bunu kuran şöyle anlatıyor.

 

 

37/145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

 

37/146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

 

37/147- Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

 

Allah’ı tespih etmek eline dizilmiş tespih tanelerini saymak değil Allahın gönderdiği vahiylerle, Allahın yarattığı kâinat arasındaki mutabakatı yakalayarak hem gönderilen vahiylerdeki çelişkisizliği hem de evrendeki çelişkisizliği yakalayarak düzgün bir yol tutturmasıdır. Bu sebeple Allah her peygambere ilim ve hikmet vererek onları desteklemiştir.

 

Allah “Yunus gibi olma“  ifadesiyle Yunus un düştüğü yanlışlıklara sen de düşme ifadesini kullanırken bir taraftan da o kavmiyle beraber bu yanlışlıktan dönerek Allahın övgüsüne mazhar olmalarıdır.

 

98- Ama (azap geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.

 

 

İman Etmek Allahın gönderdiği dinin İnsanlara Allahın vermiş olduğu akıl ile test edip doğruluğuna kabullenmedir. Allahın yarattığı evrende başına felaketler gelmeden yürüyebilmek için evrenin yasalarına uymak gerekiyor. Bilindiği gibi evrende yürürken insanların yapması gereken ve yapmaması gereken bir takım davranışlar vardır. Bunu bir başka ifadeyle anlatacak olursak haramlar ve helaller vardır. Âdemde bu yasak ağaç, Yahudilerde cumartesi yasağı, Salih peygamberde dişi deve gibi tanımlanmıştır.

 

 

Her şeyin bir kullanma Kılavuzu vardır. Bu kullanma kılavuzuna uymadığın zaman başına bir takım belalar gelmesi kaçınılmazdır. Trafikte kırmızı ışık kuralını ihlal ettiğin gibi veya yemek pişirirken pişme sınırının aşıldığında yanması gibi yakıt deposuna koyulan yakıtın bittiği zaman arabanın çalışmaması gibi aklına daha hangi işi yaparsan yap o kuralları bilip hayata geçirmediğin sürece dünya hayatında başına bir takım azaplar gelecektir.

 

 

İşte yunus ve yunus kavmi kendilerine dünya hayatında Allahın gönderdiği dünyayı kullanma Kılavuzunu bulup kendilerine bunu rehber olarak kabullenmeselerdi Kılavuza uymamanın bedellerini ödeyerek azap içerisinde olacaklardı.

 

“ Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.”

 

Hep yazdığım makalelerde konunun uzunluğundan şikâyet ediyorlar. Yine aynı şikâyete maruz kalmamak için kıssadan alınması gereken hisseyi özetlemeye çalışayım.

 

Sonuç Olarak, Yunus peygamber hakkında İslam toplumların beyinlerinde kalın bir iz bırakan balığın Yunus u yutarak, süresi belli olmayan bir zaman dilimi içerisinde balığın karnında kalmıştır. Allah’ı tespih edişiyle balığın onu sahile kusması inancı artık değişmesi gerekir. İlim akıl Kuran’a ve pratik hayata göre bu olay Kuran’da mecazi anlatım sanatıyla anlatılmış bir olaydır. Yoksa gerçek anlamında olmuş olsaydı yukarıdaki anlatılan ilmi verilerle uyum sağlamazdı. Balık dünyanın çekici süsleri gemi de dünya hayatıdır. Dolu gemi de yanlış yolda giden çoğunluğun oluşturduğu insan topluluklarıdır. Kuranda geçen Yunus ile ilgili kıssayı bir de bu açıdan düşünerek Kuran’ı okumanızı tavsiye ederim.

 

ALİ RIZA BORAZAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.